Amerika'daki Türklerin Tarihi
Sevgi Zubeyde Gurbuz
Turkler, Vol. 20, Part 104 (Turk Dunyasi: Turk Yerlesimleri)
Eds. H.C. Guzel, C. C. Oguz, O. Karatay, Yeni Turkiye Publications, 2002, sf. 881-889
Turkler, Vol. 20, Part 104 (Turk Dunyasi: Turk Yerlesimleri)
Eds. H.C. Guzel, C. C. Oguz, O. Karatay, Yeni Turkiye Publications, 2002, sf. 881-889
16nci yüzyilda, Osmanli Imparatorlugu’nun büyüklügü ve gücü zirveye ulasmisti. Fatih Sultan Mehmed’in 1453’de Istanbul’u fethinden sonra, Osmanli hem karada hem denizde hizla genislemeye devam etti. Islamiyette kutsal olan Mekke ve Medineyi korumaktan dogan itibari kazanmak için, Osmanli güneye ve doguya dogru Arabistan ve Iran üzerine yürüdü. Istanbul’un fethi Avrupa kapilarini açtigindan, ayni zamanda Osmanli batiya Balkanlara dogru ilerledi. 1400 lerin sonlarina dogru Bahriyesini kuran Osmanli, çok geçmeden denizcilikle ugrasan Italyan sehir-eyaletleri ile de çatismaya basladi. Böylece 15nci yüzyilin basinda Osmanli Dogu Akdenizde en güçlü kuvvet olarak belirdi. Bu basarilar, Osmanli Bahriyesinin Kizildenize ve Hint Okyanusuna girmesine yol açmasi ile, Avrupalilarin dogu ticaret yollarini tehlikeye düsürdü ve Osmanliyi Portekizle çatismaya baslatti.Osmanlinin genislemesine karsilik, Avrupali devletler kuvvet dengesi yaratmak için ittifak etmeye gayret ettiler. Fakat, Papa’nin Istanbul’un fethine tepki olarak Türklere karsi kutsal savasa çagirmasina ragmen, Avrupa devletleri kendi siyasi ve iktisadi çikarlari yüzünden birlesmis karsi bir kuvvet kuramadilar. Onun yerine Avrupa devletleri ayri ayri Osmanliya karsi mücadele ettiler, söyle ki: Hapsburgler ile Balkanlarda, ve Portekiz ve Venedik ile Akdenizde ve Kizildenizde savasti. Avrupalilarin esas endisesi ticaret olmasindan dolayi, Hindistan’a giden yeni ticaret yollari aramak ve ticaret ortaklari bulmak amaciyla “Kesif Seferleri” yapmaya basladilar. Bu basarili seferler Portekizlilerin Cape of Good Hope (Umit Burnu) etrafindan giden bir ticaret yolu bulmasina ve Christopher Columbus’un 1492 de Amerikayi kesfetmesine yol açti.
Osmanli padisahlarinin ‘Kesif Seferleri’yle ilgilenmesine ve Avrupadaki gelismeleri takip etmesine ragmen,[1] Imparatorluk olarak Avrupalilarin yaptigi gibi Amerikayi sömürgelestirmek ve ticari iliskiler kurmak gibi planlari yoktu. O zamanlarda Osmanli dunyadaki en zengin devlet idi, ve bir Osmanli vatandasinin ailesini, arkadaslarini, ve refahi birakip, gidip Amerika’da çabalamaya ihtiyaci yoktu. Üstelik, Osmanli ticari ve askeri faaliyetlerin çogu Kuzey Afrika, Akdeniz, ve Orta Dogu bölgelerinde odaklasmisti.[2] Fakat bu demek degildir ki Osmanlilar Amerikaya hiç gitmedi. Herhangi bir Avrupali gibi, para vererek Amerika’ya seyahet etmek mümkündü. Örnegin, Süryanili papaz Hanna al-Mawsuli bir Ingiliz gemisiyle yaptigi Amerika seyahetini 1668 den 1683 senesine kadar sefer defterine kaydetti ve yazdiklari daha sonradan 1906 da yaninlandi.[3] Ve North Carolina Arsa Patentlerine ve Tahsisat kayitlarina göre, 1635 gibi erken tarihlerde bile bazi Türkler isçi olarak Amerika’daki sömürgelere getirilmistir.[4] Böylece, Amerika ile Avrupa arasinda, Avrupa ile Kuzey Afrika arasinda, ve Kuzey Afrika ile Orta Dogu arasinda gelisen ticaret bireylerin karismasina imkan sagladi.
Fakat Amerika’ya gelen her osmanli isteyerek gelmedi. Deniz savasinda veya kusatma sirasinda tutuklanan bazi Osmanli denizcilerin, askerlerin, ve yerel sehir halkin ya Osmanli’ya geri verilmesine veya Avrupali tutsaklarla degistirilmesine ragmen, çogu kez Osmanli vatandasi tutsaklar kadirga esirleri olarak satildilar. Esir düsenler Amerika’ya olan seferlerde agir islerde kullanildilar. Anavatana dönüp dönemeyecekleri tamamen sansa bagliydi. Örnegin, 1585-1586 süresince Sir Francis Drake, Amerika’daki Ispanyol yörelerine yaptigi baskinlarda, bir kaç yüz Türk, kizilderili ve zenci tutsagi özgürlügüne kavusturdu ve onlarla birlikte Ingiliz sömürgesi olan Roanoke a dogru deniz yolculuguna çikti. Ileri sürülen bir fikre göre, Drake sömürgeyi kuvvetlendirmek için bu degisik insanlari birlikte götürdü ve yanina aldigi Türklere Osmanli Imparatorluga hür olarak iade edileceklerine dair söz verdi.[5] Fakat, Roanoke’dayken siddetli bir firtina bir kaç gemisini batirdi ve ardindan hiç birinin kiyiya yüzüp yüzemedigi bilinmiyor. Sadece Drake’in Ingiltereye döndügünde yüz Türk’ü de beraber getirdigi ve bunlardan çogunun Osmanli Imparatorluguna geri döndügü biliniyor. Sunuda belirteyim ki, o zamanlar her Osmanli vatandasina “Türk” deniliyordu. Drake’in getirdigi Türkler Osmanli Imparatorlugunun her hangi bir yerinden veya herhangi bir etnikten gelmis olabilir – örnegin, Türk, Arap, Berber, Slav, veya Yunan.
Ne yolla gelmis olsalar da, 16nci-18nci yüzyillarda Amerikaya gelen Osmanli soyundan olanlarin izleri bugün hala görülmektedir. Mesela, South Carolina’da Sumter Ilçesi “Türkleri” 1780 civarinda Kuzey Afrikadan Amerikaya gelen Arap kokenli Joseph Benenhaly (Yusuf Ben Ali)’nin torunlari olduklarini iddia ediyorlar. Ve 1990’larda yeni yapilan arastirmalar Meluncanlarin atalarinin Türk olabilecegini gösteriyor.
MELUNCANLAR
Meluncanlar dogu Kentucky, güneybati Virginia, dogu Tennessee ve guney West Virginia eyaletlerinde yogunlasmis karisik-etnik toplumdur. Meluncanlarin ilk ne zaman tanindigi veya Amerika’ya geldigi bilinmiyor, fakat Meluncanlarin Avrupali Anglosakson göçmenlerle karsilasmasinin ilk kaydi 1774’de Tennessee Valisi John Sevier tarafindan yapildi. Meluncanlar kendilerinin Portekiz veya Türk kokenli olduklarini iddia etmelerine ragmen, uzun zaman ‘kökeni belirsiz’ veya beyaz/kizilderili/zenci karisimi olarak tanimlandilar. Onlarin ten renkleri daha koyu oldugundan, Amerikan nüfüs sayimini yapanlar, Meluncanlari beyaz olarak siniflandirmayi reddettiler ve onun yerine “free persons of color” (hür olan beyaz ile zenci melezi kimse) olarak kaydettiler.
Meluncanlarin “hür olan beyaz ile zenci melezi kimse” olarak siniflandirilmasi kimlik ve köken meselelerinden daha önemli problemler dogurdu: kanunen sadece beyazlar oy kullanabiliyordu, devlet okullarina gidebiliyordu, ve arsa sahibi olabiliyordu – zenci karisimi insanlar bunlardan hiç birini yapamiyordu. Bundan dolayi, bir çok Meluncan ailelerin arsalari ellerinden alindi ve çocuklarinin beyazlarin gittigi okullara gitmeleri önlendi. Bazilari da sürgün edilen kizilderili kabilelerin kaderini paylastilar: bazi Meluncan aileleri 1834’de Cherokee kizilderililerle birlikte Oklahoma’ya tasinmaya mecbur edildi. Bu zorunlu tasinma simdi “Trail of Tears” (Gözyaslari Izi) olarak biliniyor. Amerika’daki Iç Savas sirasinda “Melungeon Marauders” (Meluncan Yagmacilar) adiyla bilinen çeteyi kurarak, topraklarini alanlara karsi intikam almak istediler, fakat bu hareketleri savastan sonra kendilerine karsi daha büyük ayrim gösterilmesine sebep oldu. Bu ayrim 20nci yüzyila kadar devam etti. Ancak, 1960’larda Amerikan Vatandaslik Haklari Hareketinin basarili olmasiyla, kanunen Birlesmis Milletler’de ten rengine göre ayrim yapmak yasaklandi ve böylelikle ayrimcilik yok olmaya basladi.
Yanlislikla “beyaz ile zenci melezi” olarak siniflandirilmayi önlemek için, Meluncanlar mümkün oldugu kadar nüfüs sayimini yapanlardan sakindilar ve gerçek kökenlerini gizlediler. Ten renklerinin koyulasmamasi için ebeveynler çocuklarini yazin sicaginda dahi uzun kollu giysiler kullandirdilar. Beyaz Amerikalilarin onlari asagilamamasi için, Meluncanlar fotograflarini ve ailevi kayitlarini yakarak ve geçmisteki kendilerine olan kötü davranislari inkar ederek, kökenlerini gizlemeye çalistilar. Bundan dolayi, Meluncan kökenli olarak bilinen Amerikalilarinin hakiki sayisi bilinmiyor. Dogrusu, bazi Amerikalilar gerçek soylarini bile bilmeden kendilerinin Anglosakson olduguna da inaniyorlar.
Zamanla Meluncanlarin soylari, soyagaclari, ve aile geçmisleri hakkindaki arastirmalar artiyor. Birçok delil gösteriyor ki, Meluncanlara beyaz/kizilderili/zenci karisimi demek yanlistir ve Meluncanlarin ilk iddialarindaki gibi, Portekiz [6] ve Türk kökenli olduklari da dogru olabilir. Sadece, bazi Meluncanlar sonradan kizilderililerle ve belki bazi zencilerle karisti.
Osmanli’dan bir grup insanin Amerika’ya geldigini gösteren tarihsel deliller yaninda, Meluncanlarin Akdeniz ve Osmanli ile baglantilarini gösteren önemli miktarda dilbilimi, kültürel, tibbi, ve genetik delillerde vardir. Dil bilimi ve kültürel özelliklerdeki benzerlik örnekleri çok fazla oldugundan, asagida sadece bir kaç örnek verilmistir:
Buna ilaveten, Türklerin ve Meluncanlarin külturel benzerlikleri vardir: tipik Meluncan yemekleri eski Osmanli yemeklerine benzer; Meluncanlarin yorganlarinda Osmanli kilim ve halilarinda oldugu gibi lale desenleri vardir; Cherokee kizilderililerin yorgan desenleri Osmanlilarin agaçdan yapilmis tavla kutularinin desenlerine benzer; Türk halk oyunlari Meluncan danslarina benzer; Cherokee kizilderililerin reisi Sequoya’nin kiyafeti 16nci yüzyil Osmanli denizcilerinin giyimlerine benzerdi, buna turbanda dahil; ve Creek kizilderilileri Osmanlilarin 16nci ve 17nci yüzyillarina özel bir sapka çesiti olan fes giyerlerdi.
Tibbi, genetik ve fizyolojik benzerlikleride var. Akdeniz bölgesinde yasayan insanlarda rastlanan genetik hastaliklari – mesela, sarcoidsis, Behçet’s Sendromu, ve Machado-Joseph hastaligi – Meluncanlarda da bulunuyor. Melucanlarin kafataslarin arkasi ve gözlerinin çekik olmasi Orta Asya insanlarina benzer. Son olarak, 1990’da yapilan gen çalismalari [7] Meluncanlarin genlerini diger dünya halkinin genleriyle mukayese ederek, Meluncanlarin genlerinin Ispanya, Portekiz, Kuzey Afrika, Kibris, Yunanistan, Iran, Irak, Türkiye, Suriye, ve Lübnan’daki halkin genlerine benzedigini gösterdi. Bu ülkeler Osmanli Imparatorlugu’nun bir parçasi oldugundan, Meluncanlarin Portekiz veya Türk kökenli olabilecegini dogruluyor.
16nci ve 18nci yüzyillarda Amerika’ya gelen Osmanlilara ne oldugunu kesin olarak bilemiyoruz. Belki de Amerika sahrasinda zor kosullar altinda yok olmuslardir. Fakat, bir çoklarinin yasadigini, Osmanli Imparatorlugu’ndaki ailelerine dönemedigini ve Amerika’ya gelen mahrum olmus ve mahsur kalmis insanlarla birlikte karismis olabilecegini gösteren deliller vardir. Böylece, Meluncanlari sadece Ispanyol, Portekiz, Kizilderili, ve Afrikalilar degil, ayni zamanda Türkler, Araplar, Berberler, Slavlar, Yunanlilar ve Osmanli Imparatorlugu’ndaki diger etnik gruplarda olusturmustur. Iste bu mozaik Meluncanlarin hakiki kökenidir. [8]
1990’larin baslarinda, Meluncanlarin Türk kökenli olma ihtimali yayinlandigindan bu yana, bugünkü Türklerle Meluncanlar arasinda yakin iliski kuruldu. Meluncan Kültür Dernegi (Melungeon Heritage Society) Türk-Amerikan Dernekleri Birliginin (Assembly of Turkish American Associations) üyesi oldu. Wise’deki Virginia Üniversitesi ve Ankara’daki Dumlupinar Üniversitesi arasinda ögrenci ve ögretim üyeleri degistirme programlari kuruldu. Virginia’daki Wise sehri ve Türkiye’deki Çesme sehirleri kardes-sehirler oldu. Meluncanlarin serefine Çesme’deki ana caddenin adi Wise olarak degistirildi. [9] Bir çok defa Meluncanlar grup olarak Türkiye’yi ziyaret ettiler [10] ve Türklerde karsilik olarak Meluncanlarin eskiden beri yasadigi Amerika’nin Appalachian bölgelerini ziyaret ettiler. 1999’daki hasar verici depremden sonra, bazi Meluncan ailerleri ailesiz ve evsiz kalmis Türk çocuklarini evlatlik edinmeyi teklif ettiler.[11] West Virginia Senatörü Robert C. Byrd’un destegiyle kurulan Appalachian-Turk Ticaret Projesi ile baglari iktisadi münasebete de uzandi [12] ve Meluncanlar Ermeni Sorunuyla ilgili Türk gayretlerine destek ve moral vermektedirler. [13]
Böylece, Meluncanlarin kökeni ne olursa olsun, Meluncanlar ve Türkler arasindaki dostluk baglarinin bütün Amerikali Türkler için degerli oldugu görülüyor.
19NCU VE 20NCI YÜZYILIN BASLARINDAKI TÜRK GÖÇMENLERI
Osmanli Imparatorlugu’ndan gelen ve Türk kimligini muhafaza eden ilk göçmenlerin izleri 1800’lerin ortalarinda rastlanir. O zamanlarda tam olarak kaç Türkün Amerika’ya geldigini bilmek zordur, çünkü Osmanli Imparatorlugu’ndan gelen göçmenler degisik etnik guruplardan olusmustur – mesela, Yunanlilar, Araplar, Ermeniler, Yahudiler, Bulgarlar, ve Türkler v.b. 1820’de yapilan nüfüs sayimina göre, Birlesik Devletler’de sadece 21 Türk vardi. Gelecek yüzyil esnasinda bu sayi dramatik bir sekilde artti. 1820’den 1930’a kadar, Birlesik Devletler’e Imparatorlugun Avrupa kismindan 155,136 ve Asya kismindan 205,035 göçmen kabul edildi. [14] Bu göçmenlerin cogu 1900’den sonra geldiler, ve cogu etnik Türk olmayip, Osmanli Imparatorlugu’nun azinlik guruplarindandi. [15]
Birlesik Devletler 19ncu yüzyil göçmenlerine iki sebepten dolayi çekici geliyordu; siyasal ve ekonomik kosullar. Siyasal olarak, Birlesik Devletlerin kendisini, baskidan kaçanlara güvenilir bir yer olarak takdim etmesidir. Birlesik Devletler, bagimsizligini isteyen ve isyanlari örgutleyen Osmanli Imparatorlugu azinliklarina, hareketlerini idare edecek bir üs temin etti. Bilhassa Ermeni ve Yunan azinliklari Birlesik Devletler’e geldi, Amerikan vatandasi oldular ve Osmanli devletini yikmak için etkin faaliyete geçtiler. Yakalandiklarinda da, Amerikan vatandaslik belgelerini göstererek davadan kaçmak için dokunulmazlik haklarini talep ettiler. Bunu önleyebilmek için, 1863’de Osmanli hükümeti kanuna yeni bir hüküm koydu: “Eger bir Osmanli vatandasi, hükümetin müsadesi olmadan yabanci vatandasligi almis ise, yabanci devlet vatandasligi hükümsüz sayilacak ve her bakimdan Osmanli vatandasi olarak sayilmaya devam edilecektir.” [16] Genel olarak göçmen kisi ulkeye hiç dönmemeyi veya dönerse kendini Osmanli vatandasi saymayi kabul etmedikçe, bu müsade verilmemistir. Bu yüzden, birçok Osmanli göçmen Türkiyeyi izinsiz terkettiginden, Osmanlilar Amerikanin serbest yurt disina çikma prensibi ile tezata düstu. Osmanlilar bazi Amerikan vatandaslarinin Osmanli hakimiyeti altindaki topraklarina geri dönüp kanunsuz davranislarda bulundugunu iddia ettiler. 1898’de Birlesik Devletler Göçmen Dairesi Müdürü bu iddialari arastirdi ve hakikaten bu gibi insanlarin Amerikaya geri dönmeye hiç niyeti olmadigini ve gerçek anlamda Amerikan vatandasi sayilamiyacaklarini rapor etti. 1893’de, Baskan Cleveland Mecliste Osmanli Hükümetinin iddialarinin hakli oldugunu ve New York’da basilan Ermeni dilindeki bazi gazetelerin “Okuyucularini silahlanmaya, örgütlenmeye, ve Dogu Anadolu’da Osmanli hükümetine karsi savasmaya açikça çagirdigini.” söyledi. [17] Buna ragmen, Amerika’nin serbest göç ile ilgili prensipleri ve dünyanin neresinde olursa olsun vatandasliga kabul edilmis kisileri koruma isteginden dolayi, Osmanli Hükümetiyle olan anlasmazligi 1923’de Turkiye Cumhuriyeti’nin kurulusundan sonra dahi devam etti. Bundan dolayi, Birlesik Devletler’e göç etmek isteyenler Osmanli Imparatorlugu’nun çökmek üzere olmasindan istifade ederek Avrupa’ya ve Amerika’ya giden yabanci gemilere gizlice bindiler.
Birlesik Devletlere göç etmenin esas sebebleri ekonomik yetersizliklerdi. Birlesik Devletler sanayii de olan devrimin ürünleri topluyordu. Ekonomik refah, firsat ve zenginlik haberleri en küçük Türk köylerine dahi yayilmisti. Türk göçmenlerinin asil gayesi is bulmak ve Türkiye standartlarina göre zengin oluncaya kadar çalisip sonradan geri dönmekti. Buna ilaveten, göçmenlerin hepsi erkekti. Amerika’nin çok uzak bir yer olmasi ve kisa zamanda geri dönmeyi planladiklarindan dolayi, Türk erkekleri eslerini ve çocuklarini emin olan köylerinde birakmayi tercih ettiler.
Amerika’ya gelince, Türkler ilk olarak New York’ta, Boston’da, Detroit’de ve kuzeydogu sanayii merkezlerindeki fabriklarda isçi olarak çalistilar.Bu insanlar çok çaliskandilar ve kazandiklari her kurusu evlerine geri göndermek için biriktirdiler. Genelde Türk göçmenleri bir sehrin ayni caddesinde oturur, ayni evi paylasir, beraber yemek yer, ise grup olarak gider, ve çalismadiklari zamanda beraber eglenirlerdi. Birçok Türk göçmeninin oturdugu mahallelerde, kahvehaneler açildi.Bu insanlar zamanlarini tavla oynayarak, çay veya kahve içerek, ve güres ederek geçirirlerdi. Türk göçmenleri anadoludan gelen hayat tarzini mümkün oldugu kadar muhafaza etmeye calistilar. Özel olarak yaptiklari yataklarda uyudular, hatta bazen sicak günlerde balkonda veya bahçede yattilar. Müsluman olarak yasamlarini sürdürdüler. Türk yemekleri, Turk sarkilari ve halk oyunlari hayatlarinda önemli yer tuttu. Hatta birçok Türk ingilizce ögrenmeyi bile gerekli bulmadi. Bir Çogu ayni yerlerde çalistiklari için, bir Türkün ingilizce bilmesi bütün Türk iscilerinin amirleriyle haberlesmesine kafi idi.
Fakat çalisma kosullari umduklari kadar kolay degildi. 1900’lerin ilk yillarinda, Birlesik Devletler’inde isçilerin sihhatini, emniyetini, ve hak ettikleri ücreti garantileyen asgari standartlari uygulayan is kanunlari yoktu. Çogu zaman en son gelen göçmenlere en agir, en az istenilen ve Amerika’da dogmus olanlarin yapmak istemedigi isler verilirdi. Is verenler göçmen isçiler arasinda sik sik ayrim yaparlardi. Irlandali, Ingiliz, Alman ve Fransiz-Kanadali isçiler Amerikali isçilerle ayni sinifa konulur ve ayrimcilik yapilirdi. Diger yandan, Türk isçileri terfi edebilmek ve en çok istenilmeyen islerden kurtulabilmek için çok büyük zorluklari yenmeleri gerekiyordu.
Avrupa’ya tecavüz edip tahrip eden, Haçli Seferleri’nde Hristiyanliga karsi savasan, ve Birinci Dünya Harbinde Almanya ile ittifak kurarak Avrupa’yi tehdit eden “Korkunç Türk” imaji hemen hemen her Amerikalinin tasidigi bir önyargiydi. Bu haksiz hüküm sadece is bulma sanslarini degil, Amerikan cemiyetine Türklerin uyum saglamasini da zorlastirdi. Müslümanlar cogunlukla Hristiyan olan Amerikan toplumu tarafindan dislandi. Türk erkekler ile evlenen Amerikali kadinlara da ayni ayrimcilik gösterildi, örnegin, bazi aileler torunlarini ziyaret etmezdi ve hatta bazi ebeveynler kizlarini evlatliktan red ederlerdi.
Birinci Dünya Savasi’nin baslangici Amerika’ya gelmis Türklerin bir çogu için bir dönüm noktasiydi. Anavatandaki aileleri hakkinda ve Osmanlinin harbe katilmasi halinde erkek akrabalarinin savasa gitmesinden kaygilanmaya basladilar. Sayilari bir kaç yüze yaklasan Türk hemen anavatana dönmeye ve Osmanli Ordusuna katilarak gelecekleri ne olursa olsun hazirlanmaya karar verdiler. Bir çok Türk ne Amerika’nin ne Osmanlinin Avrupa’daki savasa bulasmamalari ümidiyle, Amerika’da kalmaya karar verdi. Fakat, Birlesik Devletleri Ittifak Devletleri yaninda savasa girdiklerinde, bazi Türkler Amerikan ordusuna katildi. Türkiye’ye karsi olmadikça, savasmaktan çekinmediler. Bir Türkün Fransada ölümü rapor edilmesine ragmen, [18] Birinci Dünya Savasi’nda Amerika için savasan kaç Türkün öldügü bilinmemektedir.
13 Kasim 1918’de, Ittifak Kuvvetleri’nin Istanbul’u ve Akdeniz’deki diger Türk limanlarini isgal etmesi Amerikali Türk toplumunu sok etti. Amerikan gazete haberleri taraftardi ve isgal eden Ittifak Kuvvetlerini destekliyordu. Bu haberden sonra, Yunanlilarin Türkiye’yi istila etmesi haberine, Türkler hemen tepki gösterdi. Fabrikalarda ve caddelerde Türkler ile Yunanlilar arasinda kavgalar basladi. Birlesik Devletler’deki Türklerin yarisi bütün esyalarini toplayip ve biriktirdikleri parayla birlikte istilaci yabanci kuvvetlere karsi savasmak için Türkiye’ye geri döndüler. Bu savaslar “Türk Kurtulus Savasi” olarak bilinir.
Türklerin Amerika’dan ikinci büyük çikislari “Derin Kriz” (ekonomik) sirasinda oldu. Fabrikadaki çalisma sartlari ve Amerikan hayatindaki gerilim büyük ümitlerle gelen bir çok Türkleri hayal kirikligina ugratti. Avrupa’yi ve Amerika’yi süpürüp geçen verem, ayni evde oturan bir çok Türk göçmeninide öldürdü. Bir çoklari ölümlerinin ardindan müslüman topragina gömülememekten korktular. Bazilari Birlesik Devletlerde vefat etmeleri halinde vücudlarinin Türkiye’ye geri gönderilmesini istediler. Yine bir çoklari anavatanini özlediler. Bu zamanlarda Türkiye’nin sihhatli ve muktedir Türk erkeklerine ihtiyaci vardi. Kurtulus Savasi Türk erkek nüfusunu azaltti. Memleketin, kendisinin tekrar insasina yardim edecek insanlara ihtiyaci vardi.
Türkiye Cumhuriyeti Cumhur Baskani Mustafa Kemal Atatürk Türk gemilerini Amerika’ya göndererek anavatana geri dönmek isteyen her Türk’e bedava yolculuk teklif etti ve bir Türk bu teklifi kabul ederek Türkiye’ye döndü. 1899’dan 1924’e kadar Birlesik Devletler’e gelen Türklerin yaklasik yüzde 86’si Türkiye’ye geri gitti. [19] 1924’de Johnson-Reed Kontenjan Yasasinin çikmasiyla, Türkiyeden gelen göçmenlerin sayisi yaklasik olarak yilda 200 ile sinirlandi. Böylece 1940’a kadar Birlesik Devletler’de sadece 104,000 Türk kaldi. Bu miktar baslangiç daki nüfusun üçde birinden azdi.
IKINCI DÜNYA HARBINDEN SONRAKI TÜRK GÖÇMENLERI
Bundan sonraki önemli Türk göçmenleri dalgasi Ikinci Dünya Savasi’nin bitmesiyle basladi. Fakat bu göçmenler daha önce gelenlerden farkli idi, çünkü bunlar çogu kez tahsilli (isçi olmayan) kisilerdi ve bunlara bir çok kadin ve çocuklar da dahildi. Isçi Türklerin çogu Avrupa’ya göç ettiler, çünkü orasi Türkiye’ye yakindi ve seyahetler daha az ücretle yapilabiliyordu. Bir çok okumus Türk Avrupaya gitti, fakat iyi üniversite sisteminden ve is bulma firsatlarindan dolayi Amerika daha çekici geliyordu. 1965’de sinirlamalarin kaldirilmasindan sonra önemli miktarda Türkiye’den göç tekrar basladi, bu da “beyin göçü” ne sebep oldu. Göç deki çogalma asagidaki INS istatiskleri tablosunda açikca görülür. [20]
Zaman Müddeti Göçmen Sayisi
1931-1940 1,065
1941-1950 798
1951-1960 3,519
1961-1970 10,142
Simdiki göçmen sayisi toplami yilda birkaç bindir; örnegin, 1996 senesinde INS 3,675 Türk göçmeni rapor etti. Bu göçmenlere ilave olarak, birçok Türk de Birlesik Devletler’e göçmen olmadan kabul edilmisti. INS 1996’da 64,351 Türk vatandasinin Birlesik Devletler’e geldigini ve 11,518 inin 15-24 yaslarinda ve 18,978 inin 25-34 yaslarinda oldugunu rapor etmistir. Bu rakamlardan, Üniversitede okumak için gelenlerin yilda 10-20 bin oldugu tahmin edilebilir. O ögrencilerin birçogunun Türkiyeye dönmesine ragmen, [21] birçoklari da Birlesik Devletler’inde is bularak, daha sonra Amerikan vatandasi olmuslardir. Simdiki tahminlere göre Amerika’daki Türk nüfüsü 300,000 civarindadir. [22]
Ikinci Cihan Harbi’nden sonra göç eden Türklerden geriye dönenler çok azdir, fakat Türkiye ile olan baglarini muhafaza etmektedirler. Türklerin çogu çifte vatandastir, Türk vatandasligini birakmalari psikolojik olarak kendi kökenlerini inkar etmeye denk oldugundan çok az kimse bunu yapmaya isteklidir. Hava yolculugunun gelismesi ile para durumu iyi olanlar tatillerinde ülkelerini ziyaret ederler, Türkiye’deki akrabalarini görürler, ve bu da çocuklarinin dil ve kültür ile temas etmelerini saglar. Ilaveten, internet ve elektronik postanin icadi ile Amerikali Türklerin Türkiye’de çikan gazeteleri okuyabilmeleri, ve gençligin konusma kanallarina girerek Türkiye’deki arkadaslari ile temas etmeleri saglandi.
Bölgesel Türk-Amerikan Cemiyetlerinin kurulmasiyla, Türklerin diger Türklerle organize edilen kültürel ve sosyal faaliyetlerde bir araya gelmesi mümkün kilindi. En eski cemiyet 1933’de kurulan New York’daki Türk Kültür Birligi’dir. Bu birlik 1956 ’da Türk-Amerikan Birlikleri Federasyonu kurulancaya kadar tek resmi birlik olarak kalmistir. 1950’lerin sonlarinda ve 1960’larda yeni birlikler kuruldu ve bugünlerde Birlesik Devletler’in her bölgesinde çesitli mahalli birlikler vardir. Kafkasli, Orta Asya’li, ve Kibris’li Türkler (Azeriler, Özbekler, Türkmenler, Kazaklar, Kirgizlar, Karaçaylilar, Kirim Tatarlari, Kibris Türkleri ve digerleri) de Türk-Amerikan Birliklerinin milli teskilatina dahildir. Birçok Türk ögrencisinin gelisiyle simdi hemen hemen her Amerikan üniversitesinde bir Türk Ögrenci Dernegi vardir. Birçok dernekte Türk-Amerikan Birlikleri ile temas halindedir. Bu etkilesimden dolayi da bazi büyük üniversitelerde “Türk okullari” açilmistir. Bu resmi olmayan okullar, Amerika’da dogan Türk çocuklarina Türk dil ve kültürünü ögretirler ve çogu zaman ögretmenler Türk üniversite ögrencileri ve ebeveynlerdir. Yinede bazi okularda profesyonel ögretmenler Türkiye’den getirilir. Mesela, hem Türk-Amerikan Kadinlar Birligi’nin 1971 de kurdugu Atatürk Okulu hem de Türk-Amerikan Toplum Merkezi’nin kurdugu Mustafa Kemal Atatürk Okulu’da ögrentmenleri Türkiye’den getirmektedir. Dersler Türkçe, Cografya, Türk tarihi, Türk Halk Danslari ve Müzik’ten olusur ve bu dersler Pazar sabahlari, Hristiyan Amerikalilarin kilisiye gittikleri zamanlarda verilir.
ERMENILERLE VE YUNANLILARLA ILISKILER
Cemiyet olarak Amerikali Türkler birkaç mücadele ile yüz yüzedirler. Bunlarin baslicalari Amerikali Ermeniler’le ve Amerikali Yunanlilar’la olan iliskilerdir. Bireysel düzeyde Türkler, Ermeniler ve Yunanlilar kendi aralarinda iyi anlasirlar; Osmanli zamaninda yüzyillarca ayni ülkede yasamaktan dogan kültür benzerligiyle baglantili olarak hakikaten bu toplumlar arasinda iyi arkadasliklari olanlar mevcuttur.
Fakat tarihi münakasalar cemiyetlerin arasindaki anlasmazligi devam ettirmektedir. 1915’de Türklerin Ermenileri katliam ettiklerini söyleyen Ermeni iddialari hem Amerika’daki Türkler ve Ermeniler arasinda, hem de Türkiye ve Ermenistan arasinda derin bir ayrilik yaratti. Bu konuda “asil susma” yi devam ettiren Amerikali Türkler, 1970 ve 1980’lerde olan Ermeni Terörizmi ile irkildiler. Ermeni teröristler iddialarinda kendilerini hakli bularak, Birlesik Devletler’de ve Avrupa’da otuzdan fazla Türk diplomatina saldirirak öldürmelerini dogrulamaya çalisti. [23] Saldirilar sadece Türklerle sinirli kalmadi – 4 Ekim 1977 de UCLA Professörü Stanford Shaw’in evi bombalandi. Terörizmin yatistirilmasina ragmen, Ermeniler hala kendi iddialarini sorusturan ilim adamlarinin itibarini lekelemeye çalismaktadirlar. Princeton Üniversitesi Professörü Bernard Lewis, Türk devletinin Ermeni Soykirimi’ni emrettigini dogrulayan bir delil olmadigini ifade etmesinden dolayi, Ermeniler ona karsi dava açmislardi. [24] Ermeni itirazlari, Los Angeles daki Calfornia Üniversitesinde (UCLA) Türk ve Osmanli Tarih kürsüsü kurulmasi amaci ile Türkiyeden gelen bir milyon dolarlik bagisin kabul edilmemesine sebep olmustur. [25] Bundan daha da ilerisi, “Ermeni Katliamini Tanima” yasasini geçirmeye, halk okullarina “Ermeni Katliami Egitimi” sokmaya, televizyonda iddia edilen Soykirim’i ilan etmeye, anitlar dikmeye ve hatta neonla isiklandirilmis, üzerinde “1915’deki Ermeni Katliamini Hatirla” yazili tabelalar asmaya, büyük gayrek sarfediliyor. Bütün bunlar, Türkler kusatilmis ve devamli olarak kendilerini müdafaa etmek zorundaymis gibi bir hava yaratiyor.
Benzeri olaylar Yunanlilarla olan münasebetlerde de yasaniyor. Yunanlilar ve Türkler arasindaki sürtüsmenin esasi Kibris ve Ege Adalari’ndan gelmektedir. Bu iki cemiyet arasindaki çekismeye örnek olarak, Massachusetts Institute of Technology (MIT) de Türk ve Yunan Ögrenci Dernekleri arasindaki etkilesimi ele alalim. Her seferinde Yunanlilar, Türkleri “istila etmek” ve Yunanlilari kesip öldürmekle suçlayan pano astiklarinda, Türkler de ögrenci gazetesi olan “The Tech” ’de protesto ederek cevap verir. Böylece sözlü kavgalar halkin önünde “The Tech” de devam eder.26 Bir noktada münakasalar o kadar kizgin hale geldiki Üniversite Dekani araya girip “ateskes” ilan etmek zorunda kaldi – her iki grubun halkin önünde kavga etmelerini menetti. [27] Milli düzeyde, Yunanlilar her zaman Ermeni sorununda, Ermenilere destek verirler. Hatta aktör Antonio Banderas’in Atatürk’ü canlandiran bas rolü kabul etmemesi yönünde baski koyarak, Atatürk hakkinda film yapilmasini önlemeye çalistilar. Banderas’a yapilan yogun posta kampanyasiyla, Atatürk’ü; “Ermeni Katliamini reddettiginden, ve Pontic Bölgesinde 350,000 Yunanli soykirimindan, diger yandan Izmir’de Yunanlilari ve Ermenileri yok etmeye çalistigi” [28] gibi iddialar ile suçladilar. Mektuplarda, Atatürk’e; “çocuklara tecavüz eden vahsi çilgin” [29] gibi onur kirici sözler söylendi. Bu, Türk tarihinin bu gibi propaganda kampanyalarinla nasil degistirildiginin bir örnegidir.
AMERIKALININ TÜRKLERE BAKISI
Süphesiz, Amerikalilarin Türklere olan bakislari, Ermeni-Amerikan ve Yunan-Amerikan cemiyetlerinin eylemleri ile çok etki altinda kalmaktadir. Sadece Amerikalilari yaniltarak Türklere iftira etmekle kalmiyorlar, ilim mensuplarini ve halkin tahsilini etkileyen faatliyetleri ile Amerikalilarin tarihi anlasmazliklarinin her iki yüzünü görmelerini önlüyorlar. Simdiki Amerikan devlet okullari Türkler veya Türkiye hakkinda hiç bir sey ögretmeyip, sadece Haçli Seferleri ve Osmanli’nin Almanya’nin yaninda Birinci Dünya Savasi’na katildigindan bahseder. Gelibolu Savasi’ni ögretmek sebebiyle “Gelibolu” filmini göstermekle, Türklerin “düsman” oldugu vurgulanir ve Ittifak Devletlerinin istilacilar oldugundan hiç bahsedilmez. Eger Ermeni gayretleri sözde Ermeni Soykirimi’ni egitime sokmayi basarirsa ki sadece tek tarafli bakistan tarih ögretilmez, tekrar Amerikalilara da Türklerin “seytani ve merhametsiz” oldugu mesaj gönderilmis olur. Örnekler arasinda yazarin 1987-1990’larda Massachusetts Eyaletinin Lexington sehrinde bulunan Clark Orta Okulu’nda talebeyken, “2 milyon Ermeninin katili” diye bagiran diger çocuklarin hakaretine maruz kalmasi verilebilir.
Amerikan halki gibi, Türkler ve Türkiye hakkinda tahsil görmemis herhangi bir halk, medyadan çok etkilenir. Türkiye hakkindaki haberler istisnasiz felaketler, hükümetteki dengesizlikler, terörist bombalamalari, veya Türk Ordusu’nu malum Kürtleri öldürmekle suçlayarak itibarini lekeleyen rapörtajlar hakkindadir. Zaman zaman Türkiye’nin diktatorlükle idare edildigini veya Islam devleti oldugunu kanisinda olan Amerikalilarla karsilasirsiniz. Bu Amerikalilar Türkiye’nin laik ve demokratik devleti oldugunu, Türklerin turban giymediklerini, Arapça konusmadiklarini, ve Türkçe’nin latin harfleriyle yazildigini ögrendiklerinde baya sasarlar. “Geceyarisi Ekspresi” gibi filmler Amerikalilari büyük ölçüde etkilemistir ve Türklere karsi olusan önyarginin önemli bir kaynagi olmustur. [30] Bugünlerde bile, tutuklanarak hapsedilmek korkusu ile Türkiye’ye gitmekten çekinen Amerikalilar vardir. Buna karsilik, Türkiyeyi ziyaret eden veya Türk arkadaslari olan Amerikalilarin tam zit bir intibasi vardir, Türkiyeyi çok güzel bir yer olarak ve Türk halkinin samimi ve dostça oldugunu söyleyerek tarif ederler.
Maalesef Amerikali Türklerin, Amerikali Ermeni ve Yunanli lobi sahiplerinin dagittigi bilgilere karsi gayretleri pek etkili degildir. Türk bireylerin çogu kendi günlük hayatlari ile ilgelenmeyi tercih edip, kiymetli zamanlarini “yaniltici ve asli olmayan suçlamalar” ile münakasa etmeye harcamak istemiyorlar. Türk-Amerikan teskilatlarinda politik olarak aktif olan , Millet Meclisi’nde ve okul idare heyetlerinde Ermeni iddialarina karsi savasmak isteyen Türklerin sayisi Ermeni ve Yunanlilarin sayisindan çok azdir. Bazen Türk-Amerikan cemiyetin kendisi Türk politikasi yüzünden bölünmelere ugramistir. Bundan baska, Türk teskilatlarinin Ermeni ve Yunanli teskilatlarina nazaran çok az mali kaynaklari vardir. Parasi olan Türkler politik savaslar yerine kültürel sebeplerle para bagislamayi tercih ederler. Örnegin, Hitit Mikrodalga’nin kurucusu Türk mühendisi Dr. Yalçin Ayasli Ocak 2000’de Türk Kültür Vakfi’ni kurdu ve Nisan 2001’de Chicago Üniversitesi’nde Türkçe çalismalari için Ayasli Fon’a 350,000 dolar bagisladi. [31] Amerikali Türklerin politikadan hoslanmamasina delil olarak, hükümette, politika, ve gazetecilikte hemen hemen hiç üyelerinin olmamasi gösterilebilir.
Yinede, Amerikali Türkler profesyonel hayatlarinda bilim, mühendislik, müzik, ve sanayide basarili olmaya devam etmektedir. Dr. Kenan Sahin, Lucent Technologies’in simdi bir parçasi olan Kenan Systems’i kurmustur. Nesuhi ve Ahmet Ertegün 1940’larin sonlarinda kurduklari Atlantic Recording Corporation ile milyoner olmuslardi ve sonra Warner Communications’da yüksek seviyede idareci olmuslardi. Bir çok Türk bilimde, mühendislikte ve tip alaninda taninmis professör olmuslardir. Hatta “Baywatch” televizyon dizisinde oynayan aktör David Chokachi baba tarafindan yari Türk’tür.
Böylece sayilari artan ikinci ve üçüncü nesil Türkler ve Türkiye’den göç edenler sadece Türk cemiyetinin daha derin yerlesmesine degil, Amerika’nin Türkleri anlamasina ve Amerika’nin kuvvetlenmesine de katkida bulunurlar.
DIPNOTLAR
[1] 1513 de Osmanli haritaci ve kaptan Piri Reis Columbus la yolculuk eden denizcilere sorarak Amerikanin en eski haritasini çizdi. Bu harita 1517 senesinde Yavuz Sultan Selime takdim edildi. Piri Reis “Kitabi-i Bahriye” adinda temel cografya eserini 1521 de tamamladi. Daha genisletilmisini Kanuni Sultan Süleymana 1526 da takdim etti. Eserinde Kesif Seferlerini ayrintilariyla, Avrupali denizcilik metodlarini, ve Amerikayi tarif ediyor. Daha bilgi için bak: Andrew Hess, “Piri Reis and the Ottoman Response to the Voyages of Discovery”, Terrae Incognitae 6, 1974, sf. 19-37.
[2] Turk denizcilerin seyahetlerinin boyutu hala Osmanli arsivlerinden ve Bahriye kayitlarindan arastirilmasi devam etmektedir. Ingiliz arsivlerine göre, Amerikaya dogru yol alan bazi gemiler Atlas Okyanusunda Kuzey Afrikali veya Türk korsanlar tarafindan durdurulmustur. [Nabil Matar, “Turks, Moors, and Englishmen in the Age of Discovery.” Columbia University Press, New York, 1999]. Ve bazilarina göre Osmanli denizcisi Murat Reis Kuzey Amerikaya donanmasiyla gitmis olabilir. [N. Brent Kennedy, “Melungeon Research Team Completes Filming in Turkey”, Gowen Research Foundation Newsletter, Vol. 6, No. 11, Temmuz 1995].
[3] Hanna Al-Mawsuli . "Rihla". Antoon Rabbat al-Yasooi'i tarafindan edit edilmis. Beirut, Catholic Press, 1906 [Matar, "Turks", 1999 de bahsedilmis].
[4] N. Brent Kennedy, “The Melungeons: The Resurrection of a Proud People.” Mercer Press, Macon, Georgia, 1997, sf. 165.
[5] David B. Quinn, "Turks, Moors, Blacks, and Others in Drake's West Indian Voyage." Terrae Incognitae 14, 1982, sf. 97-104.
[6] Bu yazida Meluncanlarin tarihinde Portekizlerle olan bagintilari tartisilmayacak, fakat Melucanlarin Portekiz ve Ispanya ile olan bagintalari hakkinda daha detayli bilgi için bak: Kennedy, “Melungeons” sf. 108-119.
[7] James L. Guthrie, “Melungeons: Comparisons of Gene Distributions to Those of Worldwide Populations,” Tennessee Anthropologist 15/1, Ilkbahar 1990 (Kennedy, “Melungeons,” sf. 147 de bahsedilmis).
[8] Bazi Türk gazetecileri Meluncanlara “Meluncan Türkleri” diye bahsediyorlar. Aslinda bu terim dogru degildir, çünkü Meluncanlar Türkmenler, Özbekler ve Kirgizlar gibi bir Türk kabilesi degildir.
[9] Carol Morello. "Beneath Myth, Melungeons Find Roots of Oppression." Washington Post, Mayis 30, 2000, sf. A10.
[10] "Melungeons Visit Turkey" T.C. Basbakanlik Basin Yayin ve Enformasyon Genel Müdürlügü, Newspot #5, 1997 and "Meluncan Türkleri Anitkabir'de" Superhaber Online, 12 Haziran, 1998.
[11] “Meluncan Society Wants to Adopt Child Victims of Quake.” Anadolu Haber Acentesi, 4 Eylül, 1999.
[12] “This Historical Tragedy Hits Closer Than We Think.” Bristol Herald Courier, Mart 27, 2001.
[13] "This Historical Tragedy Hits Closer Than We Think." Bristol Herald Courier, Mart 27, 2001 and "Soykirim Tartismasi Yine Gündemde." Özgür Politika, Mart 4, 2000.
[14] Frank Ahmed. "Turks in America: The Ottoman Turk's Immigrant Experience." Columbia International, USA, 1993.
[15] Istatistikler tam olarak bilinmiyor, fakat Ahmed 45,000-65,000 etnik Türkün Birlesik Devletlere Birinci Dünya Savasindan önce göç ettigini tahmin ediyor. [Ahmed, “Turks in America”, sf. 108] Göç istatistiklere göre, Leland Gordon Osmanli Imparatorlugundan gelen göçmenlerin 5%nin (veya yaklasik 18,000nin) etnik Türk oldugunu tahmin ediyor. [L. Gordon, “The Turkish American Controversy over Nationality”, American Journal of International Law, Vol. 25, Issue 4, Ekim 1931, sf. 668] Ve Talat Sait Halman’in tahmine göre, “1820-1950 seneleri arasinda Osmanli Türkiyesinden gelen 360,000 göçmenlerin yüzde 10undan (36,000 den) azi etnik Türktü.” [Talat Sait Halman. “Turks.” Harvard Encyclopedia of American Ethnic Groups, 1980.]
[16] Gordon, “The Turkish American Controversy,” 1931, sf. 660.
[17] Gordon, “The Turkish American Controversy,” 1931, sf. 661.
[18] Ahmed, "Turks in America," sf. 40.
[19] Halman, “Turks,” sf. 993.
[20] Halman, “Turks,” sf. 994.
[21] Birçok disarda lisans üstü çalismalari yapmak için verilen devlet burslari “beyin kaybolmasini” önlemek amaciyla, ögrencilerin mezuniyetten sonra geri dönmelerini sart koyar. Fakat ögrenciler burslari geri ödeyerek, geri dönmek mecburiyetinden kurtulurlar. Bazi ögrenciler ABD de is bulup bu gaye için para biriktirirler.
[22] Türk-Amerikan Dernekleri Birliginin tahmini
[23] Ermeni teröristlerin saldirdigi ve öldürdügü diplomatlarin tam listesini Disisleri Bakanligin web sayfasindadir: http://www.mfa.gov.tr.
[24] Dalia Karpel. “There was no Genocide.” Haaretz Daily, Jerusalem, Ocak 23, 1998. [Dava hakkinda Prof. Lewis ile bir görüsme.]
[25] Kenneth Weiss. “Strings on Foreign Aid Trouble Colleges.” The Los Angeles Times, Kasim 24, 1997.
[26] “The Tech” deki yazilara bakin: K. Limon and L. Talgar, “Infinite Corridor Posters Push Fascism for Cyprus” (Ekim 14, 1994), C. Dellarocas, “Turkish Allegations Are Exercise in Absurdity” (Ekim 21, 1994), C. Hadjicostis, “Turkish Students Misinterpreted Infinite Corridor Posters” (Ekim 21, 1994), S. Keskin, “Biased Opinions on Cyprus Issue Bode Ill for Peace” (Ekim 28, 1994), and C. Athanasiadis, “Turkey Deserves More Blame for Cyprus” (Kasim 1, 1994).
[27] Yazarin 1993 den 2000 e kadar MIT’de lisans ve lisans üstü ögrencisi ve Türk Ögrenci Dernegi üyesi olarak yasadigi olaylara dayanir.
[28] Michael Javelos, Amerikan Yunanli Medya Projesi Yardimci Müdürü, “Crimes Against Humanity – A Legacy of Ataturk.” New York Times Editöre Mektup, Temmuz 20, 1998.
[29] Stephen Kinzer, “Banderas Quits Controversial Film About Turkish Leader.” New York Times, Temmuz 16, 1998.
[30] Mesela, Amerikan hapishanede 15 sene geçirmis bir Türk sartli olarak tahliye edilmesi red edilmisti çünkü hapishane muhafizlari “Geceyarisi Ekspres” deki günahlarinin hala temizlenmedigine inandilar. Daha örnekler için: Haluk Sahin, “Midnight Express 20 Years Later: A Turkish Nightmare.” New Perspectives Quarterly, Sonbahar 1998, Vol. 15, No. 5, sf. 21-22.
[31] New England’in Türk Amerikan Kültür Cemiyetin (Turkish American Cultural Society of New England) Bülteni, Temmuz 2001.
KAYNAKÇA
Ahmed, Frank. "Turks in America: The Ottoman Turk's Immigrant Experience." Columbia International, USA, 1993.
Brummett, Palmira. "Ottoman Seapower and Levantine Diplomacy in the Age of Discovery." State University of New York Press, Albany, NY, 1994.
Cordasco, Francesco. “Turks.” Dictionary of American Immigration History. The Scarecrow Press, Inc, Metuchen, NJ, 1990, sf. 714-716.
Gordon, Leland J. "The Turkish American Controversy over Nationality." American Journal of International Law, Vol. 25, Issue 4, Ekim 1931, sf. 658-669.
Gowen Research Foundation Newsletters, “Melungia” ve “Melungia 2” (1989-1996)
Hagy, James W. "Muslim Slaves, Abducted Moors, African Jews, Misnamed Turks, and an Asiatic Greek Lady: Some Examples of Non-European Religious and Ethnic Diversity in South Carolina Prior to 1861." CAROLOGUE, Vol. 9, No. 1, Ilkbahar 1993.
Halman, Talat Sait. "Turks." Harvard Encyclopedia of American Ethnic Groups, 1980, sf. 992-996.
Hess, Andrew. "Piri Reis and the Ottoman Response to the Voyages of Discovery." Terrae Incognitae 6, 1974, sf. 19-37.
Javelos, Michael. “Crimes Against Humanity – A Legacy of Ataturk.” New York Times Letter to the Editor, Temmuz 20, 1998.
Karpel, Dalia. “There was no Genocide.” Haaretz Daily, Jerusalem, Ocak 23, 1998.
Kennedy, N. Brent. "The Melungeons: The Resurrection of a Proud People." Mercer University Press, Macon, Georgia, 1997.
Kinzer, Stephen. “Banderas Quits Controversial Film About Turkish Leader.” New York Times, Temmuz 16, 1998.
Matar, Nabil. "Turks, Moors, and Englishmen in the Age of Discovery." Columbia University Press, New York, 1999.
"Meluncan Society Wants to Adopt Child Victims of Quake." Anadolu Haber Acentesi, Eylül 4, 1999.
"Meluncans Visit Turkey." Office of the Prime Minister, Directorate General of Press and Information, Newspot #5, 1997
"Meluncan Türkleri Anitkabir'de." Superhaber Online, 12 June, 1998.
Morello, Carol. "Beneath Myth, Melungeons Find Roots of Oppression." Washington Post, Mayis 30, 2000, sf. A10.
Öke, M. Kemal. “The Armenian Question: 1914-1923.” K. Rustem and Brother, London, 1988.
Quinn, David Beers. "Turks, Moors, Blacks, and Others in Drake's West Indian Voyage." Terrae Incognitae 14, 1982, sf. 97-104.
Sahin, Haluk. “Midnight Express 20 Years Later: A Turkish Nightmare.” New Perspectives Quarterly, Fall 1998, Vol. 15, No. 5, sf. 21-22.
Shaw, Stanford and Shaw, Ezel Kural. "History of the Ottoman Empire and Modern Turkey, Vol. 1 and Vol. 2" Cambridge University Press, New York, 1977.
"Soykirim Tartismasi Yine Gündemde." Özgür Politika, Mart 4, 2000.
The Tech, Massachusetts Institute of Technology, Ekim-Kasim, 1994.
"This Historical Tragedy Hits Closer Than We Think." Bristol Herald Courier, Mart 27, 2001.
The Turkish American Cultural Society of New England Bülteni, Temmuz 2001.
United States Immigration and Naturalization Service, Department of Statistics, 1996.
Weiss, Kenneth. “Strings on Foreign Aid Trouble Colleges.” The Los Angeles Times, Kasim 24, 1997.
Osmanli padisahlarinin ‘Kesif Seferleri’yle ilgilenmesine ve Avrupadaki gelismeleri takip etmesine ragmen,[1] Imparatorluk olarak Avrupalilarin yaptigi gibi Amerikayi sömürgelestirmek ve ticari iliskiler kurmak gibi planlari yoktu. O zamanlarda Osmanli dunyadaki en zengin devlet idi, ve bir Osmanli vatandasinin ailesini, arkadaslarini, ve refahi birakip, gidip Amerika’da çabalamaya ihtiyaci yoktu. Üstelik, Osmanli ticari ve askeri faaliyetlerin çogu Kuzey Afrika, Akdeniz, ve Orta Dogu bölgelerinde odaklasmisti.[2] Fakat bu demek degildir ki Osmanlilar Amerikaya hiç gitmedi. Herhangi bir Avrupali gibi, para vererek Amerika’ya seyahet etmek mümkündü. Örnegin, Süryanili papaz Hanna al-Mawsuli bir Ingiliz gemisiyle yaptigi Amerika seyahetini 1668 den 1683 senesine kadar sefer defterine kaydetti ve yazdiklari daha sonradan 1906 da yaninlandi.[3] Ve North Carolina Arsa Patentlerine ve Tahsisat kayitlarina göre, 1635 gibi erken tarihlerde bile bazi Türkler isçi olarak Amerika’daki sömürgelere getirilmistir.[4] Böylece, Amerika ile Avrupa arasinda, Avrupa ile Kuzey Afrika arasinda, ve Kuzey Afrika ile Orta Dogu arasinda gelisen ticaret bireylerin karismasina imkan sagladi.
Fakat Amerika’ya gelen her osmanli isteyerek gelmedi. Deniz savasinda veya kusatma sirasinda tutuklanan bazi Osmanli denizcilerin, askerlerin, ve yerel sehir halkin ya Osmanli’ya geri verilmesine veya Avrupali tutsaklarla degistirilmesine ragmen, çogu kez Osmanli vatandasi tutsaklar kadirga esirleri olarak satildilar. Esir düsenler Amerika’ya olan seferlerde agir islerde kullanildilar. Anavatana dönüp dönemeyecekleri tamamen sansa bagliydi. Örnegin, 1585-1586 süresince Sir Francis Drake, Amerika’daki Ispanyol yörelerine yaptigi baskinlarda, bir kaç yüz Türk, kizilderili ve zenci tutsagi özgürlügüne kavusturdu ve onlarla birlikte Ingiliz sömürgesi olan Roanoke a dogru deniz yolculuguna çikti. Ileri sürülen bir fikre göre, Drake sömürgeyi kuvvetlendirmek için bu degisik insanlari birlikte götürdü ve yanina aldigi Türklere Osmanli Imparatorluga hür olarak iade edileceklerine dair söz verdi.[5] Fakat, Roanoke’dayken siddetli bir firtina bir kaç gemisini batirdi ve ardindan hiç birinin kiyiya yüzüp yüzemedigi bilinmiyor. Sadece Drake’in Ingiltereye döndügünde yüz Türk’ü de beraber getirdigi ve bunlardan çogunun Osmanli Imparatorluguna geri döndügü biliniyor. Sunuda belirteyim ki, o zamanlar her Osmanli vatandasina “Türk” deniliyordu. Drake’in getirdigi Türkler Osmanli Imparatorlugunun her hangi bir yerinden veya herhangi bir etnikten gelmis olabilir – örnegin, Türk, Arap, Berber, Slav, veya Yunan.
Ne yolla gelmis olsalar da, 16nci-18nci yüzyillarda Amerikaya gelen Osmanli soyundan olanlarin izleri bugün hala görülmektedir. Mesela, South Carolina’da Sumter Ilçesi “Türkleri” 1780 civarinda Kuzey Afrikadan Amerikaya gelen Arap kokenli Joseph Benenhaly (Yusuf Ben Ali)’nin torunlari olduklarini iddia ediyorlar. Ve 1990’larda yeni yapilan arastirmalar Meluncanlarin atalarinin Türk olabilecegini gösteriyor.
MELUNCANLAR
Meluncanlar dogu Kentucky, güneybati Virginia, dogu Tennessee ve guney West Virginia eyaletlerinde yogunlasmis karisik-etnik toplumdur. Meluncanlarin ilk ne zaman tanindigi veya Amerika’ya geldigi bilinmiyor, fakat Meluncanlarin Avrupali Anglosakson göçmenlerle karsilasmasinin ilk kaydi 1774’de Tennessee Valisi John Sevier tarafindan yapildi. Meluncanlar kendilerinin Portekiz veya Türk kokenli olduklarini iddia etmelerine ragmen, uzun zaman ‘kökeni belirsiz’ veya beyaz/kizilderili/zenci karisimi olarak tanimlandilar. Onlarin ten renkleri daha koyu oldugundan, Amerikan nüfüs sayimini yapanlar, Meluncanlari beyaz olarak siniflandirmayi reddettiler ve onun yerine “free persons of color” (hür olan beyaz ile zenci melezi kimse) olarak kaydettiler.
Meluncanlarin “hür olan beyaz ile zenci melezi kimse” olarak siniflandirilmasi kimlik ve köken meselelerinden daha önemli problemler dogurdu: kanunen sadece beyazlar oy kullanabiliyordu, devlet okullarina gidebiliyordu, ve arsa sahibi olabiliyordu – zenci karisimi insanlar bunlardan hiç birini yapamiyordu. Bundan dolayi, bir çok Meluncan ailelerin arsalari ellerinden alindi ve çocuklarinin beyazlarin gittigi okullara gitmeleri önlendi. Bazilari da sürgün edilen kizilderili kabilelerin kaderini paylastilar: bazi Meluncan aileleri 1834’de Cherokee kizilderililerle birlikte Oklahoma’ya tasinmaya mecbur edildi. Bu zorunlu tasinma simdi “Trail of Tears” (Gözyaslari Izi) olarak biliniyor. Amerika’daki Iç Savas sirasinda “Melungeon Marauders” (Meluncan Yagmacilar) adiyla bilinen çeteyi kurarak, topraklarini alanlara karsi intikam almak istediler, fakat bu hareketleri savastan sonra kendilerine karsi daha büyük ayrim gösterilmesine sebep oldu. Bu ayrim 20nci yüzyila kadar devam etti. Ancak, 1960’larda Amerikan Vatandaslik Haklari Hareketinin basarili olmasiyla, kanunen Birlesmis Milletler’de ten rengine göre ayrim yapmak yasaklandi ve böylelikle ayrimcilik yok olmaya basladi.
Yanlislikla “beyaz ile zenci melezi” olarak siniflandirilmayi önlemek için, Meluncanlar mümkün oldugu kadar nüfüs sayimini yapanlardan sakindilar ve gerçek kökenlerini gizlediler. Ten renklerinin koyulasmamasi için ebeveynler çocuklarini yazin sicaginda dahi uzun kollu giysiler kullandirdilar. Beyaz Amerikalilarin onlari asagilamamasi için, Meluncanlar fotograflarini ve ailevi kayitlarini yakarak ve geçmisteki kendilerine olan kötü davranislari inkar ederek, kökenlerini gizlemeye çalistilar. Bundan dolayi, Meluncan kökenli olarak bilinen Amerikalilarinin hakiki sayisi bilinmiyor. Dogrusu, bazi Amerikalilar gerçek soylarini bile bilmeden kendilerinin Anglosakson olduguna da inaniyorlar.
Zamanla Meluncanlarin soylari, soyagaclari, ve aile geçmisleri hakkindaki arastirmalar artiyor. Birçok delil gösteriyor ki, Meluncanlara beyaz/kizilderili/zenci karisimi demek yanlistir ve Meluncanlarin ilk iddialarindaki gibi, Portekiz [6] ve Türk kökenli olduklari da dogru olabilir. Sadece, bazi Meluncanlar sonradan kizilderililerle ve belki bazi zencilerle karisti.
Osmanli’dan bir grup insanin Amerika’ya geldigini gösteren tarihsel deliller yaninda, Meluncanlarin Akdeniz ve Osmanli ile baglantilarini gösteren önemli miktarda dilbilimi, kültürel, tibbi, ve genetik delillerde vardir. Dil bilimi ve kültürel özelliklerdeki benzerlik örnekleri çok fazla oldugundan, asagida sadece bir kaç örnek verilmistir:
- Allegheny, Amerika’nin dogusunda bulunan siradagdir. Ismi "Allah genis" den gelmis olabilir;
- Alabama, Amerikan’nin güneyinde bir eyalettir. Ismi "Allah bamya" den gelmis olabilir;
- Arkansas, Amerika’nin güneyinde bir eyalettir. Ismi "Ar Kan Sah" dan gelmis olabilir;
- Choctow, bir kizilderili asiret ismidir. Ismi "Çok Dal"dan gelmis olabilir;
- Kentucky, Amerika’nin orta-batisinda olan bir eyalettir. Ismi "Kan Tok" dan gelmis olabilir;
- Niagara, Amerika-Kanada sinirinda olan bir selaledir. Ismi "Ne Yaygara"dan gelmis olabilir;
Buna ilaveten, Türklerin ve Meluncanlarin külturel benzerlikleri vardir: tipik Meluncan yemekleri eski Osmanli yemeklerine benzer; Meluncanlarin yorganlarinda Osmanli kilim ve halilarinda oldugu gibi lale desenleri vardir; Cherokee kizilderililerin yorgan desenleri Osmanlilarin agaçdan yapilmis tavla kutularinin desenlerine benzer; Türk halk oyunlari Meluncan danslarina benzer; Cherokee kizilderililerin reisi Sequoya’nin kiyafeti 16nci yüzyil Osmanli denizcilerinin giyimlerine benzerdi, buna turbanda dahil; ve Creek kizilderilileri Osmanlilarin 16nci ve 17nci yüzyillarina özel bir sapka çesiti olan fes giyerlerdi.
Tibbi, genetik ve fizyolojik benzerlikleride var. Akdeniz bölgesinde yasayan insanlarda rastlanan genetik hastaliklari – mesela, sarcoidsis, Behçet’s Sendromu, ve Machado-Joseph hastaligi – Meluncanlarda da bulunuyor. Melucanlarin kafataslarin arkasi ve gözlerinin çekik olmasi Orta Asya insanlarina benzer. Son olarak, 1990’da yapilan gen çalismalari [7] Meluncanlarin genlerini diger dünya halkinin genleriyle mukayese ederek, Meluncanlarin genlerinin Ispanya, Portekiz, Kuzey Afrika, Kibris, Yunanistan, Iran, Irak, Türkiye, Suriye, ve Lübnan’daki halkin genlerine benzedigini gösterdi. Bu ülkeler Osmanli Imparatorlugu’nun bir parçasi oldugundan, Meluncanlarin Portekiz veya Türk kökenli olabilecegini dogruluyor.
16nci ve 18nci yüzyillarda Amerika’ya gelen Osmanlilara ne oldugunu kesin olarak bilemiyoruz. Belki de Amerika sahrasinda zor kosullar altinda yok olmuslardir. Fakat, bir çoklarinin yasadigini, Osmanli Imparatorlugu’ndaki ailelerine dönemedigini ve Amerika’ya gelen mahrum olmus ve mahsur kalmis insanlarla birlikte karismis olabilecegini gösteren deliller vardir. Böylece, Meluncanlari sadece Ispanyol, Portekiz, Kizilderili, ve Afrikalilar degil, ayni zamanda Türkler, Araplar, Berberler, Slavlar, Yunanlilar ve Osmanli Imparatorlugu’ndaki diger etnik gruplarda olusturmustur. Iste bu mozaik Meluncanlarin hakiki kökenidir. [8]
1990’larin baslarinda, Meluncanlarin Türk kökenli olma ihtimali yayinlandigindan bu yana, bugünkü Türklerle Meluncanlar arasinda yakin iliski kuruldu. Meluncan Kültür Dernegi (Melungeon Heritage Society) Türk-Amerikan Dernekleri Birliginin (Assembly of Turkish American Associations) üyesi oldu. Wise’deki Virginia Üniversitesi ve Ankara’daki Dumlupinar Üniversitesi arasinda ögrenci ve ögretim üyeleri degistirme programlari kuruldu. Virginia’daki Wise sehri ve Türkiye’deki Çesme sehirleri kardes-sehirler oldu. Meluncanlarin serefine Çesme’deki ana caddenin adi Wise olarak degistirildi. [9] Bir çok defa Meluncanlar grup olarak Türkiye’yi ziyaret ettiler [10] ve Türklerde karsilik olarak Meluncanlarin eskiden beri yasadigi Amerika’nin Appalachian bölgelerini ziyaret ettiler. 1999’daki hasar verici depremden sonra, bazi Meluncan ailerleri ailesiz ve evsiz kalmis Türk çocuklarini evlatlik edinmeyi teklif ettiler.[11] West Virginia Senatörü Robert C. Byrd’un destegiyle kurulan Appalachian-Turk Ticaret Projesi ile baglari iktisadi münasebete de uzandi [12] ve Meluncanlar Ermeni Sorunuyla ilgili Türk gayretlerine destek ve moral vermektedirler. [13]
Böylece, Meluncanlarin kökeni ne olursa olsun, Meluncanlar ve Türkler arasindaki dostluk baglarinin bütün Amerikali Türkler için degerli oldugu görülüyor.
19NCU VE 20NCI YÜZYILIN BASLARINDAKI TÜRK GÖÇMENLERI
Osmanli Imparatorlugu’ndan gelen ve Türk kimligini muhafaza eden ilk göçmenlerin izleri 1800’lerin ortalarinda rastlanir. O zamanlarda tam olarak kaç Türkün Amerika’ya geldigini bilmek zordur, çünkü Osmanli Imparatorlugu’ndan gelen göçmenler degisik etnik guruplardan olusmustur – mesela, Yunanlilar, Araplar, Ermeniler, Yahudiler, Bulgarlar, ve Türkler v.b. 1820’de yapilan nüfüs sayimina göre, Birlesik Devletler’de sadece 21 Türk vardi. Gelecek yüzyil esnasinda bu sayi dramatik bir sekilde artti. 1820’den 1930’a kadar, Birlesik Devletler’e Imparatorlugun Avrupa kismindan 155,136 ve Asya kismindan 205,035 göçmen kabul edildi. [14] Bu göçmenlerin cogu 1900’den sonra geldiler, ve cogu etnik Türk olmayip, Osmanli Imparatorlugu’nun azinlik guruplarindandi. [15]
Birlesik Devletler 19ncu yüzyil göçmenlerine iki sebepten dolayi çekici geliyordu; siyasal ve ekonomik kosullar. Siyasal olarak, Birlesik Devletlerin kendisini, baskidan kaçanlara güvenilir bir yer olarak takdim etmesidir. Birlesik Devletler, bagimsizligini isteyen ve isyanlari örgutleyen Osmanli Imparatorlugu azinliklarina, hareketlerini idare edecek bir üs temin etti. Bilhassa Ermeni ve Yunan azinliklari Birlesik Devletler’e geldi, Amerikan vatandasi oldular ve Osmanli devletini yikmak için etkin faaliyete geçtiler. Yakalandiklarinda da, Amerikan vatandaslik belgelerini göstererek davadan kaçmak için dokunulmazlik haklarini talep ettiler. Bunu önleyebilmek için, 1863’de Osmanli hükümeti kanuna yeni bir hüküm koydu: “Eger bir Osmanli vatandasi, hükümetin müsadesi olmadan yabanci vatandasligi almis ise, yabanci devlet vatandasligi hükümsüz sayilacak ve her bakimdan Osmanli vatandasi olarak sayilmaya devam edilecektir.” [16] Genel olarak göçmen kisi ulkeye hiç dönmemeyi veya dönerse kendini Osmanli vatandasi saymayi kabul etmedikçe, bu müsade verilmemistir. Bu yüzden, birçok Osmanli göçmen Türkiyeyi izinsiz terkettiginden, Osmanlilar Amerikanin serbest yurt disina çikma prensibi ile tezata düstu. Osmanlilar bazi Amerikan vatandaslarinin Osmanli hakimiyeti altindaki topraklarina geri dönüp kanunsuz davranislarda bulundugunu iddia ettiler. 1898’de Birlesik Devletler Göçmen Dairesi Müdürü bu iddialari arastirdi ve hakikaten bu gibi insanlarin Amerikaya geri dönmeye hiç niyeti olmadigini ve gerçek anlamda Amerikan vatandasi sayilamiyacaklarini rapor etti. 1893’de, Baskan Cleveland Mecliste Osmanli Hükümetinin iddialarinin hakli oldugunu ve New York’da basilan Ermeni dilindeki bazi gazetelerin “Okuyucularini silahlanmaya, örgütlenmeye, ve Dogu Anadolu’da Osmanli hükümetine karsi savasmaya açikça çagirdigini.” söyledi. [17] Buna ragmen, Amerika’nin serbest göç ile ilgili prensipleri ve dünyanin neresinde olursa olsun vatandasliga kabul edilmis kisileri koruma isteginden dolayi, Osmanli Hükümetiyle olan anlasmazligi 1923’de Turkiye Cumhuriyeti’nin kurulusundan sonra dahi devam etti. Bundan dolayi, Birlesik Devletler’e göç etmek isteyenler Osmanli Imparatorlugu’nun çökmek üzere olmasindan istifade ederek Avrupa’ya ve Amerika’ya giden yabanci gemilere gizlice bindiler.
Birlesik Devletlere göç etmenin esas sebebleri ekonomik yetersizliklerdi. Birlesik Devletler sanayii de olan devrimin ürünleri topluyordu. Ekonomik refah, firsat ve zenginlik haberleri en küçük Türk köylerine dahi yayilmisti. Türk göçmenlerinin asil gayesi is bulmak ve Türkiye standartlarina göre zengin oluncaya kadar çalisip sonradan geri dönmekti. Buna ilaveten, göçmenlerin hepsi erkekti. Amerika’nin çok uzak bir yer olmasi ve kisa zamanda geri dönmeyi planladiklarindan dolayi, Türk erkekleri eslerini ve çocuklarini emin olan köylerinde birakmayi tercih ettiler.
Amerika’ya gelince, Türkler ilk olarak New York’ta, Boston’da, Detroit’de ve kuzeydogu sanayii merkezlerindeki fabriklarda isçi olarak çalistilar.Bu insanlar çok çaliskandilar ve kazandiklari her kurusu evlerine geri göndermek için biriktirdiler. Genelde Türk göçmenleri bir sehrin ayni caddesinde oturur, ayni evi paylasir, beraber yemek yer, ise grup olarak gider, ve çalismadiklari zamanda beraber eglenirlerdi. Birçok Türk göçmeninin oturdugu mahallelerde, kahvehaneler açildi.Bu insanlar zamanlarini tavla oynayarak, çay veya kahve içerek, ve güres ederek geçirirlerdi. Türk göçmenleri anadoludan gelen hayat tarzini mümkün oldugu kadar muhafaza etmeye calistilar. Özel olarak yaptiklari yataklarda uyudular, hatta bazen sicak günlerde balkonda veya bahçede yattilar. Müsluman olarak yasamlarini sürdürdüler. Türk yemekleri, Turk sarkilari ve halk oyunlari hayatlarinda önemli yer tuttu. Hatta birçok Türk ingilizce ögrenmeyi bile gerekli bulmadi. Bir Çogu ayni yerlerde çalistiklari için, bir Türkün ingilizce bilmesi bütün Türk iscilerinin amirleriyle haberlesmesine kafi idi.
Fakat çalisma kosullari umduklari kadar kolay degildi. 1900’lerin ilk yillarinda, Birlesik Devletler’inde isçilerin sihhatini, emniyetini, ve hak ettikleri ücreti garantileyen asgari standartlari uygulayan is kanunlari yoktu. Çogu zaman en son gelen göçmenlere en agir, en az istenilen ve Amerika’da dogmus olanlarin yapmak istemedigi isler verilirdi. Is verenler göçmen isçiler arasinda sik sik ayrim yaparlardi. Irlandali, Ingiliz, Alman ve Fransiz-Kanadali isçiler Amerikali isçilerle ayni sinifa konulur ve ayrimcilik yapilirdi. Diger yandan, Türk isçileri terfi edebilmek ve en çok istenilmeyen islerden kurtulabilmek için çok büyük zorluklari yenmeleri gerekiyordu.
Avrupa’ya tecavüz edip tahrip eden, Haçli Seferleri’nde Hristiyanliga karsi savasan, ve Birinci Dünya Harbinde Almanya ile ittifak kurarak Avrupa’yi tehdit eden “Korkunç Türk” imaji hemen hemen her Amerikalinin tasidigi bir önyargiydi. Bu haksiz hüküm sadece is bulma sanslarini degil, Amerikan cemiyetine Türklerin uyum saglamasini da zorlastirdi. Müslümanlar cogunlukla Hristiyan olan Amerikan toplumu tarafindan dislandi. Türk erkekler ile evlenen Amerikali kadinlara da ayni ayrimcilik gösterildi, örnegin, bazi aileler torunlarini ziyaret etmezdi ve hatta bazi ebeveynler kizlarini evlatliktan red ederlerdi.
Birinci Dünya Savasi’nin baslangici Amerika’ya gelmis Türklerin bir çogu için bir dönüm noktasiydi. Anavatandaki aileleri hakkinda ve Osmanlinin harbe katilmasi halinde erkek akrabalarinin savasa gitmesinden kaygilanmaya basladilar. Sayilari bir kaç yüze yaklasan Türk hemen anavatana dönmeye ve Osmanli Ordusuna katilarak gelecekleri ne olursa olsun hazirlanmaya karar verdiler. Bir çok Türk ne Amerika’nin ne Osmanlinin Avrupa’daki savasa bulasmamalari ümidiyle, Amerika’da kalmaya karar verdi. Fakat, Birlesik Devletleri Ittifak Devletleri yaninda savasa girdiklerinde, bazi Türkler Amerikan ordusuna katildi. Türkiye’ye karsi olmadikça, savasmaktan çekinmediler. Bir Türkün Fransada ölümü rapor edilmesine ragmen, [18] Birinci Dünya Savasi’nda Amerika için savasan kaç Türkün öldügü bilinmemektedir.
13 Kasim 1918’de, Ittifak Kuvvetleri’nin Istanbul’u ve Akdeniz’deki diger Türk limanlarini isgal etmesi Amerikali Türk toplumunu sok etti. Amerikan gazete haberleri taraftardi ve isgal eden Ittifak Kuvvetlerini destekliyordu. Bu haberden sonra, Yunanlilarin Türkiye’yi istila etmesi haberine, Türkler hemen tepki gösterdi. Fabrikalarda ve caddelerde Türkler ile Yunanlilar arasinda kavgalar basladi. Birlesik Devletler’deki Türklerin yarisi bütün esyalarini toplayip ve biriktirdikleri parayla birlikte istilaci yabanci kuvvetlere karsi savasmak için Türkiye’ye geri döndüler. Bu savaslar “Türk Kurtulus Savasi” olarak bilinir.
Türklerin Amerika’dan ikinci büyük çikislari “Derin Kriz” (ekonomik) sirasinda oldu. Fabrikadaki çalisma sartlari ve Amerikan hayatindaki gerilim büyük ümitlerle gelen bir çok Türkleri hayal kirikligina ugratti. Avrupa’yi ve Amerika’yi süpürüp geçen verem, ayni evde oturan bir çok Türk göçmeninide öldürdü. Bir çoklari ölümlerinin ardindan müslüman topragina gömülememekten korktular. Bazilari Birlesik Devletlerde vefat etmeleri halinde vücudlarinin Türkiye’ye geri gönderilmesini istediler. Yine bir çoklari anavatanini özlediler. Bu zamanlarda Türkiye’nin sihhatli ve muktedir Türk erkeklerine ihtiyaci vardi. Kurtulus Savasi Türk erkek nüfusunu azaltti. Memleketin, kendisinin tekrar insasina yardim edecek insanlara ihtiyaci vardi.
Türkiye Cumhuriyeti Cumhur Baskani Mustafa Kemal Atatürk Türk gemilerini Amerika’ya göndererek anavatana geri dönmek isteyen her Türk’e bedava yolculuk teklif etti ve bir Türk bu teklifi kabul ederek Türkiye’ye döndü. 1899’dan 1924’e kadar Birlesik Devletler’e gelen Türklerin yaklasik yüzde 86’si Türkiye’ye geri gitti. [19] 1924’de Johnson-Reed Kontenjan Yasasinin çikmasiyla, Türkiyeden gelen göçmenlerin sayisi yaklasik olarak yilda 200 ile sinirlandi. Böylece 1940’a kadar Birlesik Devletler’de sadece 104,000 Türk kaldi. Bu miktar baslangiç daki nüfusun üçde birinden azdi.
IKINCI DÜNYA HARBINDEN SONRAKI TÜRK GÖÇMENLERI
Bundan sonraki önemli Türk göçmenleri dalgasi Ikinci Dünya Savasi’nin bitmesiyle basladi. Fakat bu göçmenler daha önce gelenlerden farkli idi, çünkü bunlar çogu kez tahsilli (isçi olmayan) kisilerdi ve bunlara bir çok kadin ve çocuklar da dahildi. Isçi Türklerin çogu Avrupa’ya göç ettiler, çünkü orasi Türkiye’ye yakindi ve seyahetler daha az ücretle yapilabiliyordu. Bir çok okumus Türk Avrupaya gitti, fakat iyi üniversite sisteminden ve is bulma firsatlarindan dolayi Amerika daha çekici geliyordu. 1965’de sinirlamalarin kaldirilmasindan sonra önemli miktarda Türkiye’den göç tekrar basladi, bu da “beyin göçü” ne sebep oldu. Göç deki çogalma asagidaki INS istatiskleri tablosunda açikca görülür. [20]
Zaman Müddeti Göçmen Sayisi
1931-1940 1,065
1941-1950 798
1951-1960 3,519
1961-1970 10,142
Simdiki göçmen sayisi toplami yilda birkaç bindir; örnegin, 1996 senesinde INS 3,675 Türk göçmeni rapor etti. Bu göçmenlere ilave olarak, birçok Türk de Birlesik Devletler’e göçmen olmadan kabul edilmisti. INS 1996’da 64,351 Türk vatandasinin Birlesik Devletler’e geldigini ve 11,518 inin 15-24 yaslarinda ve 18,978 inin 25-34 yaslarinda oldugunu rapor etmistir. Bu rakamlardan, Üniversitede okumak için gelenlerin yilda 10-20 bin oldugu tahmin edilebilir. O ögrencilerin birçogunun Türkiyeye dönmesine ragmen, [21] birçoklari da Birlesik Devletler’inde is bularak, daha sonra Amerikan vatandasi olmuslardir. Simdiki tahminlere göre Amerika’daki Türk nüfüsü 300,000 civarindadir. [22]
Ikinci Cihan Harbi’nden sonra göç eden Türklerden geriye dönenler çok azdir, fakat Türkiye ile olan baglarini muhafaza etmektedirler. Türklerin çogu çifte vatandastir, Türk vatandasligini birakmalari psikolojik olarak kendi kökenlerini inkar etmeye denk oldugundan çok az kimse bunu yapmaya isteklidir. Hava yolculugunun gelismesi ile para durumu iyi olanlar tatillerinde ülkelerini ziyaret ederler, Türkiye’deki akrabalarini görürler, ve bu da çocuklarinin dil ve kültür ile temas etmelerini saglar. Ilaveten, internet ve elektronik postanin icadi ile Amerikali Türklerin Türkiye’de çikan gazeteleri okuyabilmeleri, ve gençligin konusma kanallarina girerek Türkiye’deki arkadaslari ile temas etmeleri saglandi.
Bölgesel Türk-Amerikan Cemiyetlerinin kurulmasiyla, Türklerin diger Türklerle organize edilen kültürel ve sosyal faaliyetlerde bir araya gelmesi mümkün kilindi. En eski cemiyet 1933’de kurulan New York’daki Türk Kültür Birligi’dir. Bu birlik 1956 ’da Türk-Amerikan Birlikleri Federasyonu kurulancaya kadar tek resmi birlik olarak kalmistir. 1950’lerin sonlarinda ve 1960’larda yeni birlikler kuruldu ve bugünlerde Birlesik Devletler’in her bölgesinde çesitli mahalli birlikler vardir. Kafkasli, Orta Asya’li, ve Kibris’li Türkler (Azeriler, Özbekler, Türkmenler, Kazaklar, Kirgizlar, Karaçaylilar, Kirim Tatarlari, Kibris Türkleri ve digerleri) de Türk-Amerikan Birliklerinin milli teskilatina dahildir. Birçok Türk ögrencisinin gelisiyle simdi hemen hemen her Amerikan üniversitesinde bir Türk Ögrenci Dernegi vardir. Birçok dernekte Türk-Amerikan Birlikleri ile temas halindedir. Bu etkilesimden dolayi da bazi büyük üniversitelerde “Türk okullari” açilmistir. Bu resmi olmayan okullar, Amerika’da dogan Türk çocuklarina Türk dil ve kültürünü ögretirler ve çogu zaman ögretmenler Türk üniversite ögrencileri ve ebeveynlerdir. Yinede bazi okularda profesyonel ögretmenler Türkiye’den getirilir. Mesela, hem Türk-Amerikan Kadinlar Birligi’nin 1971 de kurdugu Atatürk Okulu hem de Türk-Amerikan Toplum Merkezi’nin kurdugu Mustafa Kemal Atatürk Okulu’da ögrentmenleri Türkiye’den getirmektedir. Dersler Türkçe, Cografya, Türk tarihi, Türk Halk Danslari ve Müzik’ten olusur ve bu dersler Pazar sabahlari, Hristiyan Amerikalilarin kilisiye gittikleri zamanlarda verilir.
ERMENILERLE VE YUNANLILARLA ILISKILER
Cemiyet olarak Amerikali Türkler birkaç mücadele ile yüz yüzedirler. Bunlarin baslicalari Amerikali Ermeniler’le ve Amerikali Yunanlilar’la olan iliskilerdir. Bireysel düzeyde Türkler, Ermeniler ve Yunanlilar kendi aralarinda iyi anlasirlar; Osmanli zamaninda yüzyillarca ayni ülkede yasamaktan dogan kültür benzerligiyle baglantili olarak hakikaten bu toplumlar arasinda iyi arkadasliklari olanlar mevcuttur.
Fakat tarihi münakasalar cemiyetlerin arasindaki anlasmazligi devam ettirmektedir. 1915’de Türklerin Ermenileri katliam ettiklerini söyleyen Ermeni iddialari hem Amerika’daki Türkler ve Ermeniler arasinda, hem de Türkiye ve Ermenistan arasinda derin bir ayrilik yaratti. Bu konuda “asil susma” yi devam ettiren Amerikali Türkler, 1970 ve 1980’lerde olan Ermeni Terörizmi ile irkildiler. Ermeni teröristler iddialarinda kendilerini hakli bularak, Birlesik Devletler’de ve Avrupa’da otuzdan fazla Türk diplomatina saldirirak öldürmelerini dogrulamaya çalisti. [23] Saldirilar sadece Türklerle sinirli kalmadi – 4 Ekim 1977 de UCLA Professörü Stanford Shaw’in evi bombalandi. Terörizmin yatistirilmasina ragmen, Ermeniler hala kendi iddialarini sorusturan ilim adamlarinin itibarini lekelemeye çalismaktadirlar. Princeton Üniversitesi Professörü Bernard Lewis, Türk devletinin Ermeni Soykirimi’ni emrettigini dogrulayan bir delil olmadigini ifade etmesinden dolayi, Ermeniler ona karsi dava açmislardi. [24] Ermeni itirazlari, Los Angeles daki Calfornia Üniversitesinde (UCLA) Türk ve Osmanli Tarih kürsüsü kurulmasi amaci ile Türkiyeden gelen bir milyon dolarlik bagisin kabul edilmemesine sebep olmustur. [25] Bundan daha da ilerisi, “Ermeni Katliamini Tanima” yasasini geçirmeye, halk okullarina “Ermeni Katliami Egitimi” sokmaya, televizyonda iddia edilen Soykirim’i ilan etmeye, anitlar dikmeye ve hatta neonla isiklandirilmis, üzerinde “1915’deki Ermeni Katliamini Hatirla” yazili tabelalar asmaya, büyük gayrek sarfediliyor. Bütün bunlar, Türkler kusatilmis ve devamli olarak kendilerini müdafaa etmek zorundaymis gibi bir hava yaratiyor.
Benzeri olaylar Yunanlilarla olan münasebetlerde de yasaniyor. Yunanlilar ve Türkler arasindaki sürtüsmenin esasi Kibris ve Ege Adalari’ndan gelmektedir. Bu iki cemiyet arasindaki çekismeye örnek olarak, Massachusetts Institute of Technology (MIT) de Türk ve Yunan Ögrenci Dernekleri arasindaki etkilesimi ele alalim. Her seferinde Yunanlilar, Türkleri “istila etmek” ve Yunanlilari kesip öldürmekle suçlayan pano astiklarinda, Türkler de ögrenci gazetesi olan “The Tech” ’de protesto ederek cevap verir. Böylece sözlü kavgalar halkin önünde “The Tech” de devam eder.26 Bir noktada münakasalar o kadar kizgin hale geldiki Üniversite Dekani araya girip “ateskes” ilan etmek zorunda kaldi – her iki grubun halkin önünde kavga etmelerini menetti. [27] Milli düzeyde, Yunanlilar her zaman Ermeni sorununda, Ermenilere destek verirler. Hatta aktör Antonio Banderas’in Atatürk’ü canlandiran bas rolü kabul etmemesi yönünde baski koyarak, Atatürk hakkinda film yapilmasini önlemeye çalistilar. Banderas’a yapilan yogun posta kampanyasiyla, Atatürk’ü; “Ermeni Katliamini reddettiginden, ve Pontic Bölgesinde 350,000 Yunanli soykirimindan, diger yandan Izmir’de Yunanlilari ve Ermenileri yok etmeye çalistigi” [28] gibi iddialar ile suçladilar. Mektuplarda, Atatürk’e; “çocuklara tecavüz eden vahsi çilgin” [29] gibi onur kirici sözler söylendi. Bu, Türk tarihinin bu gibi propaganda kampanyalarinla nasil degistirildiginin bir örnegidir.
AMERIKALININ TÜRKLERE BAKISI
Süphesiz, Amerikalilarin Türklere olan bakislari, Ermeni-Amerikan ve Yunan-Amerikan cemiyetlerinin eylemleri ile çok etki altinda kalmaktadir. Sadece Amerikalilari yaniltarak Türklere iftira etmekle kalmiyorlar, ilim mensuplarini ve halkin tahsilini etkileyen faatliyetleri ile Amerikalilarin tarihi anlasmazliklarinin her iki yüzünü görmelerini önlüyorlar. Simdiki Amerikan devlet okullari Türkler veya Türkiye hakkinda hiç bir sey ögretmeyip, sadece Haçli Seferleri ve Osmanli’nin Almanya’nin yaninda Birinci Dünya Savasi’na katildigindan bahseder. Gelibolu Savasi’ni ögretmek sebebiyle “Gelibolu” filmini göstermekle, Türklerin “düsman” oldugu vurgulanir ve Ittifak Devletlerinin istilacilar oldugundan hiç bahsedilmez. Eger Ermeni gayretleri sözde Ermeni Soykirimi’ni egitime sokmayi basarirsa ki sadece tek tarafli bakistan tarih ögretilmez, tekrar Amerikalilara da Türklerin “seytani ve merhametsiz” oldugu mesaj gönderilmis olur. Örnekler arasinda yazarin 1987-1990’larda Massachusetts Eyaletinin Lexington sehrinde bulunan Clark Orta Okulu’nda talebeyken, “2 milyon Ermeninin katili” diye bagiran diger çocuklarin hakaretine maruz kalmasi verilebilir.
Amerikan halki gibi, Türkler ve Türkiye hakkinda tahsil görmemis herhangi bir halk, medyadan çok etkilenir. Türkiye hakkindaki haberler istisnasiz felaketler, hükümetteki dengesizlikler, terörist bombalamalari, veya Türk Ordusu’nu malum Kürtleri öldürmekle suçlayarak itibarini lekeleyen rapörtajlar hakkindadir. Zaman zaman Türkiye’nin diktatorlükle idare edildigini veya Islam devleti oldugunu kanisinda olan Amerikalilarla karsilasirsiniz. Bu Amerikalilar Türkiye’nin laik ve demokratik devleti oldugunu, Türklerin turban giymediklerini, Arapça konusmadiklarini, ve Türkçe’nin latin harfleriyle yazildigini ögrendiklerinde baya sasarlar. “Geceyarisi Ekspresi” gibi filmler Amerikalilari büyük ölçüde etkilemistir ve Türklere karsi olusan önyarginin önemli bir kaynagi olmustur. [30] Bugünlerde bile, tutuklanarak hapsedilmek korkusu ile Türkiye’ye gitmekten çekinen Amerikalilar vardir. Buna karsilik, Türkiyeyi ziyaret eden veya Türk arkadaslari olan Amerikalilarin tam zit bir intibasi vardir, Türkiyeyi çok güzel bir yer olarak ve Türk halkinin samimi ve dostça oldugunu söyleyerek tarif ederler.
Maalesef Amerikali Türklerin, Amerikali Ermeni ve Yunanli lobi sahiplerinin dagittigi bilgilere karsi gayretleri pek etkili degildir. Türk bireylerin çogu kendi günlük hayatlari ile ilgelenmeyi tercih edip, kiymetli zamanlarini “yaniltici ve asli olmayan suçlamalar” ile münakasa etmeye harcamak istemiyorlar. Türk-Amerikan teskilatlarinda politik olarak aktif olan , Millet Meclisi’nde ve okul idare heyetlerinde Ermeni iddialarina karsi savasmak isteyen Türklerin sayisi Ermeni ve Yunanlilarin sayisindan çok azdir. Bazen Türk-Amerikan cemiyetin kendisi Türk politikasi yüzünden bölünmelere ugramistir. Bundan baska, Türk teskilatlarinin Ermeni ve Yunanli teskilatlarina nazaran çok az mali kaynaklari vardir. Parasi olan Türkler politik savaslar yerine kültürel sebeplerle para bagislamayi tercih ederler. Örnegin, Hitit Mikrodalga’nin kurucusu Türk mühendisi Dr. Yalçin Ayasli Ocak 2000’de Türk Kültür Vakfi’ni kurdu ve Nisan 2001’de Chicago Üniversitesi’nde Türkçe çalismalari için Ayasli Fon’a 350,000 dolar bagisladi. [31] Amerikali Türklerin politikadan hoslanmamasina delil olarak, hükümette, politika, ve gazetecilikte hemen hemen hiç üyelerinin olmamasi gösterilebilir.
Yinede, Amerikali Türkler profesyonel hayatlarinda bilim, mühendislik, müzik, ve sanayide basarili olmaya devam etmektedir. Dr. Kenan Sahin, Lucent Technologies’in simdi bir parçasi olan Kenan Systems’i kurmustur. Nesuhi ve Ahmet Ertegün 1940’larin sonlarinda kurduklari Atlantic Recording Corporation ile milyoner olmuslardi ve sonra Warner Communications’da yüksek seviyede idareci olmuslardi. Bir çok Türk bilimde, mühendislikte ve tip alaninda taninmis professör olmuslardir. Hatta “Baywatch” televizyon dizisinde oynayan aktör David Chokachi baba tarafindan yari Türk’tür.
Böylece sayilari artan ikinci ve üçüncü nesil Türkler ve Türkiye’den göç edenler sadece Türk cemiyetinin daha derin yerlesmesine degil, Amerika’nin Türkleri anlamasina ve Amerika’nin kuvvetlenmesine de katkida bulunurlar.
DIPNOTLAR
[1] 1513 de Osmanli haritaci ve kaptan Piri Reis Columbus la yolculuk eden denizcilere sorarak Amerikanin en eski haritasini çizdi. Bu harita 1517 senesinde Yavuz Sultan Selime takdim edildi. Piri Reis “Kitabi-i Bahriye” adinda temel cografya eserini 1521 de tamamladi. Daha genisletilmisini Kanuni Sultan Süleymana 1526 da takdim etti. Eserinde Kesif Seferlerini ayrintilariyla, Avrupali denizcilik metodlarini, ve Amerikayi tarif ediyor. Daha bilgi için bak: Andrew Hess, “Piri Reis and the Ottoman Response to the Voyages of Discovery”, Terrae Incognitae 6, 1974, sf. 19-37.
[2] Turk denizcilerin seyahetlerinin boyutu hala Osmanli arsivlerinden ve Bahriye kayitlarindan arastirilmasi devam etmektedir. Ingiliz arsivlerine göre, Amerikaya dogru yol alan bazi gemiler Atlas Okyanusunda Kuzey Afrikali veya Türk korsanlar tarafindan durdurulmustur. [Nabil Matar, “Turks, Moors, and Englishmen in the Age of Discovery.” Columbia University Press, New York, 1999]. Ve bazilarina göre Osmanli denizcisi Murat Reis Kuzey Amerikaya donanmasiyla gitmis olabilir. [N. Brent Kennedy, “Melungeon Research Team Completes Filming in Turkey”, Gowen Research Foundation Newsletter, Vol. 6, No. 11, Temmuz 1995].
[3] Hanna Al-Mawsuli . "Rihla". Antoon Rabbat al-Yasooi'i tarafindan edit edilmis. Beirut, Catholic Press, 1906 [Matar, "Turks", 1999 de bahsedilmis].
[4] N. Brent Kennedy, “The Melungeons: The Resurrection of a Proud People.” Mercer Press, Macon, Georgia, 1997, sf. 165.
[5] David B. Quinn, "Turks, Moors, Blacks, and Others in Drake's West Indian Voyage." Terrae Incognitae 14, 1982, sf. 97-104.
[6] Bu yazida Meluncanlarin tarihinde Portekizlerle olan bagintilari tartisilmayacak, fakat Melucanlarin Portekiz ve Ispanya ile olan bagintalari hakkinda daha detayli bilgi için bak: Kennedy, “Melungeons” sf. 108-119.
[7] James L. Guthrie, “Melungeons: Comparisons of Gene Distributions to Those of Worldwide Populations,” Tennessee Anthropologist 15/1, Ilkbahar 1990 (Kennedy, “Melungeons,” sf. 147 de bahsedilmis).
[8] Bazi Türk gazetecileri Meluncanlara “Meluncan Türkleri” diye bahsediyorlar. Aslinda bu terim dogru degildir, çünkü Meluncanlar Türkmenler, Özbekler ve Kirgizlar gibi bir Türk kabilesi degildir.
[9] Carol Morello. "Beneath Myth, Melungeons Find Roots of Oppression." Washington Post, Mayis 30, 2000, sf. A10.
[10] "Melungeons Visit Turkey" T.C. Basbakanlik Basin Yayin ve Enformasyon Genel Müdürlügü, Newspot #5, 1997 and "Meluncan Türkleri Anitkabir'de" Superhaber Online, 12 Haziran, 1998.
[11] “Meluncan Society Wants to Adopt Child Victims of Quake.” Anadolu Haber Acentesi, 4 Eylül, 1999.
[12] “This Historical Tragedy Hits Closer Than We Think.” Bristol Herald Courier, Mart 27, 2001.
[13] "This Historical Tragedy Hits Closer Than We Think." Bristol Herald Courier, Mart 27, 2001 and "Soykirim Tartismasi Yine Gündemde." Özgür Politika, Mart 4, 2000.
[14] Frank Ahmed. "Turks in America: The Ottoman Turk's Immigrant Experience." Columbia International, USA, 1993.
[15] Istatistikler tam olarak bilinmiyor, fakat Ahmed 45,000-65,000 etnik Türkün Birlesik Devletlere Birinci Dünya Savasindan önce göç ettigini tahmin ediyor. [Ahmed, “Turks in America”, sf. 108] Göç istatistiklere göre, Leland Gordon Osmanli Imparatorlugundan gelen göçmenlerin 5%nin (veya yaklasik 18,000nin) etnik Türk oldugunu tahmin ediyor. [L. Gordon, “The Turkish American Controversy over Nationality”, American Journal of International Law, Vol. 25, Issue 4, Ekim 1931, sf. 668] Ve Talat Sait Halman’in tahmine göre, “1820-1950 seneleri arasinda Osmanli Türkiyesinden gelen 360,000 göçmenlerin yüzde 10undan (36,000 den) azi etnik Türktü.” [Talat Sait Halman. “Turks.” Harvard Encyclopedia of American Ethnic Groups, 1980.]
[16] Gordon, “The Turkish American Controversy,” 1931, sf. 660.
[17] Gordon, “The Turkish American Controversy,” 1931, sf. 661.
[18] Ahmed, "Turks in America," sf. 40.
[19] Halman, “Turks,” sf. 993.
[20] Halman, “Turks,” sf. 994.
[21] Birçok disarda lisans üstü çalismalari yapmak için verilen devlet burslari “beyin kaybolmasini” önlemek amaciyla, ögrencilerin mezuniyetten sonra geri dönmelerini sart koyar. Fakat ögrenciler burslari geri ödeyerek, geri dönmek mecburiyetinden kurtulurlar. Bazi ögrenciler ABD de is bulup bu gaye için para biriktirirler.
[22] Türk-Amerikan Dernekleri Birliginin tahmini
[23] Ermeni teröristlerin saldirdigi ve öldürdügü diplomatlarin tam listesini Disisleri Bakanligin web sayfasindadir: http://www.mfa.gov.tr.
[24] Dalia Karpel. “There was no Genocide.” Haaretz Daily, Jerusalem, Ocak 23, 1998. [Dava hakkinda Prof. Lewis ile bir görüsme.]
[25] Kenneth Weiss. “Strings on Foreign Aid Trouble Colleges.” The Los Angeles Times, Kasim 24, 1997.
[26] “The Tech” deki yazilara bakin: K. Limon and L. Talgar, “Infinite Corridor Posters Push Fascism for Cyprus” (Ekim 14, 1994), C. Dellarocas, “Turkish Allegations Are Exercise in Absurdity” (Ekim 21, 1994), C. Hadjicostis, “Turkish Students Misinterpreted Infinite Corridor Posters” (Ekim 21, 1994), S. Keskin, “Biased Opinions on Cyprus Issue Bode Ill for Peace” (Ekim 28, 1994), and C. Athanasiadis, “Turkey Deserves More Blame for Cyprus” (Kasim 1, 1994).
[27] Yazarin 1993 den 2000 e kadar MIT’de lisans ve lisans üstü ögrencisi ve Türk Ögrenci Dernegi üyesi olarak yasadigi olaylara dayanir.
[28] Michael Javelos, Amerikan Yunanli Medya Projesi Yardimci Müdürü, “Crimes Against Humanity – A Legacy of Ataturk.” New York Times Editöre Mektup, Temmuz 20, 1998.
[29] Stephen Kinzer, “Banderas Quits Controversial Film About Turkish Leader.” New York Times, Temmuz 16, 1998.
[30] Mesela, Amerikan hapishanede 15 sene geçirmis bir Türk sartli olarak tahliye edilmesi red edilmisti çünkü hapishane muhafizlari “Geceyarisi Ekspres” deki günahlarinin hala temizlenmedigine inandilar. Daha örnekler için: Haluk Sahin, “Midnight Express 20 Years Later: A Turkish Nightmare.” New Perspectives Quarterly, Sonbahar 1998, Vol. 15, No. 5, sf. 21-22.
[31] New England’in Türk Amerikan Kültür Cemiyetin (Turkish American Cultural Society of New England) Bülteni, Temmuz 2001.
KAYNAKÇA
Ahmed, Frank. "Turks in America: The Ottoman Turk's Immigrant Experience." Columbia International, USA, 1993.
Brummett, Palmira. "Ottoman Seapower and Levantine Diplomacy in the Age of Discovery." State University of New York Press, Albany, NY, 1994.
Cordasco, Francesco. “Turks.” Dictionary of American Immigration History. The Scarecrow Press, Inc, Metuchen, NJ, 1990, sf. 714-716.
Gordon, Leland J. "The Turkish American Controversy over Nationality." American Journal of International Law, Vol. 25, Issue 4, Ekim 1931, sf. 658-669.
Gowen Research Foundation Newsletters, “Melungia” ve “Melungia 2” (1989-1996)
Hagy, James W. "Muslim Slaves, Abducted Moors, African Jews, Misnamed Turks, and an Asiatic Greek Lady: Some Examples of Non-European Religious and Ethnic Diversity in South Carolina Prior to 1861." CAROLOGUE, Vol. 9, No. 1, Ilkbahar 1993.
Halman, Talat Sait. "Turks." Harvard Encyclopedia of American Ethnic Groups, 1980, sf. 992-996.
Hess, Andrew. "Piri Reis and the Ottoman Response to the Voyages of Discovery." Terrae Incognitae 6, 1974, sf. 19-37.
Javelos, Michael. “Crimes Against Humanity – A Legacy of Ataturk.” New York Times Letter to the Editor, Temmuz 20, 1998.
Karpel, Dalia. “There was no Genocide.” Haaretz Daily, Jerusalem, Ocak 23, 1998.
Kennedy, N. Brent. "The Melungeons: The Resurrection of a Proud People." Mercer University Press, Macon, Georgia, 1997.
Kinzer, Stephen. “Banderas Quits Controversial Film About Turkish Leader.” New York Times, Temmuz 16, 1998.
Matar, Nabil. "Turks, Moors, and Englishmen in the Age of Discovery." Columbia University Press, New York, 1999.
"Meluncan Society Wants to Adopt Child Victims of Quake." Anadolu Haber Acentesi, Eylül 4, 1999.
"Meluncans Visit Turkey." Office of the Prime Minister, Directorate General of Press and Information, Newspot #5, 1997
"Meluncan Türkleri Anitkabir'de." Superhaber Online, 12 June, 1998.
Morello, Carol. "Beneath Myth, Melungeons Find Roots of Oppression." Washington Post, Mayis 30, 2000, sf. A10.
Öke, M. Kemal. “The Armenian Question: 1914-1923.” K. Rustem and Brother, London, 1988.
Quinn, David Beers. "Turks, Moors, Blacks, and Others in Drake's West Indian Voyage." Terrae Incognitae 14, 1982, sf. 97-104.
Sahin, Haluk. “Midnight Express 20 Years Later: A Turkish Nightmare.” New Perspectives Quarterly, Fall 1998, Vol. 15, No. 5, sf. 21-22.
Shaw, Stanford and Shaw, Ezel Kural. "History of the Ottoman Empire and Modern Turkey, Vol. 1 and Vol. 2" Cambridge University Press, New York, 1977.
"Soykirim Tartismasi Yine Gündemde." Özgür Politika, Mart 4, 2000.
The Tech, Massachusetts Institute of Technology, Ekim-Kasim, 1994.
"This Historical Tragedy Hits Closer Than We Think." Bristol Herald Courier, Mart 27, 2001.
The Turkish American Cultural Society of New England Bülteni, Temmuz 2001.
United States Immigration and Naturalization Service, Department of Statistics, 1996.
Weiss, Kenneth. “Strings on Foreign Aid Trouble Colleges.” The Los Angeles Times, Kasim 24, 1997.